Dediği dedikti. 50’li yıllarda Anadolu’dan Amerika’ya göç eden yönetmen Elia Kazan’ın iki başyapıtı ‘İhtiras Tramvayı’ ve ‘Rıhtımlar Üzerinde’ ile Hollywood’a damgasını vururken yepyeni bir asi gençlik tipi yaratmış oldu. Siyasette hep zayıf tarafı koruyan eylemlere katıldı veya maddi yardımda bulundu. Kızılderililerin haklarını korumak için mücadele etti.

Hatta 1973’te kazandığı Oscar ödülünü almak için geleneksel kostümlü bir yerli olan Sachleen Littlefeather’i sahneye gönderdi. Bu arada Polinezyalı Tarita Teriipaia ile evlendi. ‘Viva Zapata’ da Emiliano Zapata’yı, ‘Desiree’de Napolyon’u, ‘Julius Caesar’da Marc Antony’i canlandırdı. Fred Zinnemann’ın 1950 yapımı ‘Bedenim Sana Ait’ te bir felçli adamı oynayarak ilk kez seyirci ile buluştu ve tam not aldı. ‘Vahşi Hud’ onu zirveye taşıdı, lakabı ‘Muhteşem’ oldu. Motosikleti ve siyah ceketiyle özleşti. Yapımcılara göre çok tembeldi. Konuşurken bile kelime cimrisiydi. Senaryoları pek okumazdı ama iyi bir ezberciydi.

‘Baba’ filminde olağanüstü performans sergilerken yönetmen Francis Ford Coppola’yı zaman zaman çileden çıkarttı. ‘Kıyamet’ filminde aynı sorunları yaşattı. Karizması tavan yaparken kaprisleri dayanılmazdı. Bernardo Bertolucci’nin ‘Paris’te Son Tango’ da rol arkadaşı Maria Schneider’i çok üzdü, yönetmenle kanlı bıçaklı oldu, yıllarca küs kaldılar. Tuhaftı ve bu yüzden Hollywood’dan aforoz edildi.

Apartheid’a savaş açarak Nelson Mandela’yı bağrına bastı. Film için aldığı paranın çoğunu sette çalışanlara dağıtırdı. Marlon Brando uzun değildi. 1.75 metre boyundaydı ama aslında bir devdi. Tam 8 kez Oscar’a aday gösterildi. ‘Rıhtımlar Üzerinde’ ve ‘Baba’ ile mutlu sona ulaştı. Robert De Niro ve Al Pacino ile yaptığım röportajlarda ikisi de Marlon Brando’yu örnek aldıklarını itiraf etmişlerdi. James Dean’in başrolünü oynadığı Nicholas Ray’in ‘Asi Gençlik’ filmi aslında 80 yaşında akciğer yetmezliğinden yaşamını yitiren Marlon Brando’dan esinlenmişti.

‘Efsane’ oyuncuyu doğumunun 100. yılında saygı ile anıyoruz.