İki aylık bir sürece yaklaşan Ortadoğu’ daki insanlık dramı, geçici bir kısım iyileşmelere karşın, kalıcı bir ateşkes gibi beklenen ara çözümleri dahi sağlamaktan uzakta kalıyor. Bu durumda, “geçmişi uzun bir meseleye kalıcı çözüm getirme” özlemlerinin dayanak bulamadığı anlaşılıyor. Her savaş ortamında yaşandığı üzere, meselenin ekonomik boyut ve açılımları da, vicdanları sorgulatacak biçimde, farklı kulvarlarda gün yüzüne çıkmaya devam ediyor.

Savaş sonrası kurulan ve ABD inisiyatifinin zamanla ön plana çıktığı mevcut dünya düzeni inşa ve idamesinde önemli rol oynayan Henry Kissinger’ in yüz yaşında hayata veda etmesi, farklı algı ve değerlendirmeleri gündeme getirdi. Kendisinin, teorik ve pratik alanda; “ülkeler, ideolojiler ve değer yargıları ile değil, pratik/gerçekçi kararlarla meselelere yaklaşmalı” şeklinde özetlenecek REALPOLİTİK kavramının çağdaş öncüsü olarak kabul edildiğini önemle vurgulamalıyız. Hakkında, “diplomasi efsanesi” gibi iddialı ibarelerden; “savaş suçlusu” kadar keskin eleştirilere uzanan bir yelpazede değerlendirmeler bulunan Dr. Kissinger, hiç şüphesiz, modern tarihin kayda değer isimleri arasında yerini almıştır.

Birleşik Arap Emirlikleri’ nin evsahipliğinde düzenlenen COP28 Birleşmiş Milletler İklim Konferansı çerçevesinde, ana belge konumundaki Paris Anlaşmasının, beşinci kez gözden geçirilmesi ve Kopenhag’ da adeta nefesi kesilen Kyoto Protokolunun yeniden gündeme getirilmesi bekleniyor. Ancak, bu konuda somut ilerleme sağlanacağına dair umutlar gene sınırlı kalıyor. Üstelik, olası bir seçim galibiyetiyle Trump’ ın yeniden Başkanlığı kazanması durumunda, ABD’ nin Paris Anlaşması dışına çıkması da, beklenti radarında gittikçe netleşiyor! Ev sahibi ülkenin en büyük katkıyı sağlayarak başlattığı İklim Zarar-Ziyan Fonu girişimi de, önemli ve fakat yetersiz/sürdürülme ihtimali düşük bir “PİAR adımı” olarak şimdiden etiketleniyor. Gelinen noktada en büyük sorumluluk payına sahip başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin ikircikli duruşları; fosil yakıt üreticilerinin bir önceki Mısır zirvesinde derinleşip, adeta göze sokulan hakimiyetçi rolleri; karbon ayakizi/borsası yoluyla yeşil yıkama(green-washing) faaliyetlerinin ulaştığı samimiyetsizlik şahikası başta olmak üzere, öne çıkan meselelere kalıcı çözümler üretilmesi bakımından yeni bir ümit görülmüyor!.

Kasım ayının son haftasında, birbirini takip eden indirim kampanyaları ile dünyadakine paralel uygulamaları benimseyen perakendecilik sektörümüz, geçen sene 652 Lira olan ortalama sepet tutarını, yaklaşık %75 oranında bir yükselişle; 1,145 Lira (ABD için, bu sene aynı rakam 160 dolar olarak hesaplanıyor) düzeyine taşıdı. Bunun, enflasyon oranları gözönüne alındığında önemli bir artış sayılamayacağını not etmeliyiz. İşlem dökümü bakımından gıda kategorisinin ikiye katlanmış olması ve temel ihtiyaç malzemelerindeki kuvvetli artış, vatandaşın enflasyon karşısında yönlendiği bir hal ile tutum olarak değerlendirilmelidir. Önceki senelere benzer olarak, “önce bindirim; sonra indirim!” iddia ve şikayetlerine sahne olan indirim döneminde, her on alışverişten altısında kredi kartı kullanıldığı; harcamaların tamamına bakıldığında ise, tek çekim ile ödeme oranının %75 düzeyinde gerçekleştiği anlaşılıyor. İşlem hacmini en çok artıran ve kadın tüketicilerin en çok işlem gerçekleştirdikleri bölge sıralamasında ise, Karadeniz’ in birinci sırada yer aldığı görülüyor.

Yılın üçüncü çeyreğine ilişkin olarak TÜİK tarafından 5.9 olarak açıklanan yıllık büyüme rakamı manşeti yerine; takvimsel etkilerden arındırılmış olan 5.1 düzeyinin telaffuz edilmesi, istatistik mantığı bakımından daha doğru olacaktır. İlaveten, geçen dönemki aynı çeyreklik dönem ile karşılaştırıldığı zaman, baz etkisine rağmen büyüme ivmesinde bir hız yitimi görülmektedir. Nitekim, hanehalkı tüketim harcamaları ana dinamo olmaya devam etmekte, ancak, son sekiz ayın en düşük katkı mesabesine gerilediği anlaşılmaktadır. Ücretli kesimin aldığı pay, yüksek zam ve EYT ödemelerinin olumlu etkilerine karşın, itibarı olarak gerilerken, sermaye kesimi payının, net olarak artmaya devam etmesi ise, enflasyonlu/hormonlu büyüme handikapının aşılamadığına işaret etmektedir. Öte yandan, geçmiş yıllardaki performansını arayan inşaat sektörünün, üçüncü çeyrekte, ortalama büyüme oranı üzerine çıkan tek sektör durumuna gelmesi, deprem sonrası etki olarak kayıtlara geçmektedir. Tarım sektörü açısından kaydedilen 0.3 lük büyüme ise herhalde, ileri araştırma ve sorgulamalara konu edilmelidir. Hafta içinde, takvimdışı bir açıklama ile ülke görünüm durumunu, durağandan; pozitife çeviren Standart&Poors’ un aynı değerlendirmede bu sene için 3.7 düzeyinde bir büyüme beklentisi paylaştığını, bu öngörünün; OECD (4.5), Citibank (4.2) ve Orta Vadeli Program-OVP (4.0) yıllık beklentilerinin altında kaldığını ayrıca not etmeliyiz.

Enflasyon cephesinde, İTO İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi, TZOB Tarla-Market Karşılaştırması ve Antalya Üretici Hal Fiyatları başta olmak üzere ortaya konulan Kasım ayı öncü göstergeleri, bir iyileşmeden ziyade, yükseliş trendinin devamına işaret etmektedir. Anlaşılıyor ki; enflasyonu düşürme bakımından, Merkez Bankası Başkanı’ nın kendi ifadesiyle; “algı, kabul ve itibar” ekseninde yapılacak çok iş, alınacak çok mesafe bulunmaktadır.

QOSHE - Eko-Politik akışta satır başları.. - Prof. Dr. Murat Ferman
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Eko-Politik akışta satır başları..

8 0
03.12.2023

İki aylık bir sürece yaklaşan Ortadoğu’ daki insanlık dramı, geçici bir kısım iyileşmelere karşın, kalıcı bir ateşkes gibi beklenen ara çözümleri dahi sağlamaktan uzakta kalıyor. Bu durumda, “geçmişi uzun bir meseleye kalıcı çözüm getirme” özlemlerinin dayanak bulamadığı anlaşılıyor. Her savaş ortamında yaşandığı üzere, meselenin ekonomik boyut ve açılımları da, vicdanları sorgulatacak biçimde, farklı kulvarlarda gün yüzüne çıkmaya devam ediyor.

Savaş sonrası kurulan ve ABD inisiyatifinin zamanla ön plana çıktığı mevcut dünya düzeni inşa ve idamesinde önemli rol oynayan Henry Kissinger’ in yüz yaşında hayata veda etmesi, farklı algı ve değerlendirmeleri gündeme getirdi. Kendisinin, teorik ve pratik alanda; “ülkeler, ideolojiler ve değer yargıları ile değil, pratik/gerçekçi kararlarla meselelere yaklaşmalı” şeklinde özetlenecek REALPOLİTİK kavramının çağdaş öncüsü olarak kabul edildiğini önemle vurgulamalıyız. Hakkında, “diplomasi efsanesi” gibi iddialı ibarelerden; “savaş suçlusu” kadar keskin eleştirilere uzanan bir yelpazede değerlendirmeler bulunan Dr. Kissinger, hiç şüphesiz, modern tarihin kayda değer isimleri arasında yerini almıştır.

Birleşik Arap Emirlikleri’ nin evsahipliğinde düzenlenen COP28 Birleşmiş Milletler İklim Konferansı çerçevesinde, ana belge konumundaki Paris Anlaşmasının, beşinci kez gözden geçirilmesi ve Kopenhag’ da adeta nefesi kesilen Kyoto Protokolunun yeniden gündeme getirilmesi bekleniyor. Ancak, bu konuda somut ilerleme sağlanacağına dair umutlar gene sınırlı kalıyor. Üstelik, olası bir seçim galibiyetiyle Trump’ ın yeniden Başkanlığı kazanması durumunda, ABD’ nin Paris Anlaşması dışına çıkması da, beklenti radarında gittikçe netleşiyor! Ev sahibi ülkenin en büyük katkıyı sağlayarak........

© CNN Türk


Get it on Google Play