Geçtiğimiz yıldan devralınarak, çözüm sağlanması bir yana, daha karmaşık ve hatta yerleşik hale gelme eğilimi gösteren sorunların başında Güçlü Dolar Sendromu bulunuyor. FED’ in; ben-merkezcil/ ABD ekonomisi öncelikli faiz artışı tercih ve politikaları sonucu ortaya çıkan tablonun sene boyunca geçerli kalması bekleniliyor. Bu çerçevede, rezerv paranın sahibi ABD dışındaki tüm ekonomilerin borçlanma yükleri ile cari denge sağlama maliyetleri ağırlaşmış; işleri zorlaşmış oluyor. Üstelik, altın ve borsalar başta olmak üzere, tüm finansal varlık fiyatlama ile gelişmeleri, bir türlü, güçlü dolar çıpa ve kontrolünde bir seyir izleme andacından kurtulamıyor. “Güvenli liman” olma kimliğine en yakın altının; sıcak savaşlarla kaim bir dünyada, ikibin dolar sınırından bağını koparıp daha yukarılara tırmanamadığı bir süreç, söz konusu tabloya örnek teşkil ediyor. Tüm aksi görüş ve ikna çalışmalarına rağmen, FED’ in muhtemel faiz indirimi ters şeridine geçiş kararının, yılın üçüncü çeyreğine kadar ötelenmesi görüşü ağırlık kazanıyor. Üstelik, Kasım ayında gerçekleşecek olan Amerikan başkanlık seçimlerinin şimdiden gündem etkisi oluşturmaya başlaması çerçevesinde, Trump’ ın; “faiz indirimi, Demokratlar lehine çalışmak anlamına gelecektir!” uyarısını da hesaba katmak gerekiyor.

Küresel planda “büyüme dostu olmayan konjonktür”, petrol fiyatlarında yukarı yönlü eğilimleri, şu ana kadar dizginlemektedir. Enerji fiyatlarındaki bu seyir; ülkemiz bakımından önemli bir avantaj etkisi yaratmakta ve cari açığımızın buradan kaynaklanan faturasının daha fazla artma ihtimalini sınırlamaktadır. Ancak, son rakamlar ile teyit edildiği üzere, altın ithalatımızın artan gideri, dış açığımızın en büyük sebepleri arasında kalmaya devam etmektedir. Kırkbeş milyarlık dış ticaret açığımızın yirmibeş milyar dolarlık kısmı, altın kaynaklıdır. Son on yılda kayıtlı net altın ithalatımız yüz milyar dolara yaklaşmış; yıllık ithalatımız yüzelli tonu aşmıştır. Ülke coğrafyamızda, Moğol İstilası-Büyük Kaçgunluk zamanlarından bu yana yer etmiş altına ilgi ve muhabbetimizin, enflasyonlu dönem ve devranlarda daha da koyulaştığı gözlenmektedir. Günümüz temelinde ortaya çıkan gerçek ise, “altına; kaynak ve tercih olarak yönelişin dengelenmesi ile birlikte zengin yastıkaltı miktarın sisteme kazandırılması kulvarında mesafe alıcı politikalar üretme zarureti” şeklinde ifade edilebilir.

Sekiz toplantıda, aralıksız faiz arttırımı ile gösterge faizinde 36.5 puanlık artış gerçekleştiren TCMB, Şubat Para Politika Kurulu kararı ile makas değiştirmiş oldu. O halde, “Başkan yeni; faiz eski!” manşeti ile tasvir edilebilecek bir toplantı geride bırakıldı. Önceki metinlere ve geçtiğimiz günlerdeki Enflasyon Görünüm Raporu sunumu deneyimi temelinde oluşan beklentileri karşılamak bakımından yetersiz ve yeni açılımlara işaret etmeyen bir içerikle kamuoyuna çıkıldığı not edilmelidir. Kimileri, önceki metin ibarelerine; “…öngörülmesi..” kelimelerinin ikame edilmesini, yeni başkan cenahında “şahin” bir duruş olarak değerlendirmekte olsalar da, yıl sonu için 36 ve orta vadede 5 düzeyindeki çok iddialı hedeflere ulaşmanın operatif bacaklarının gene eksik bırakıldığı vurgulanmalıdır. Şu anda, parasal politika kulvarında doğru ve etkin “eylem” ihtiyaç ile beklentisinin; en ustalıklı “iletişim” tarafından bile karşılanamayacağı anlaşılmalıdır. (*)

İlaveten, Parasal Politikalar marifetiyle Sıkılaştırma sürecinin iki bacaklı yapısı da ıskalanmamalı; gösterge faizi üzerinden sıkılaştırma yanında Miktarsal Sıkılaştırma kulvarı ihmal edilmemelidir. Güçlü Dolar sendromu gerçeğini, “tam göbekten yaşayan” ve rezervleri son iki ayda 11.2 milyar dolar eriyen Merkez Bankamız’ın karşısında, seçim öncesi bir de Mart toplantısı olduğu bilinmektedir. Banka sevk ve sorumluluğunda görülen Parasal Politikaların, ancak ve sadece, Mali ve Yapısal Reform kulvarlarıyla birlikte ve koordineli yürütülmesi yoluyla kalıcı iyileşme sağlanacağı gerçeği, her daim hatırlanmalıdır. Faiz kararları ile ekonomi sahnesinin her daim önünde ve başaktörü olarak değerlendirilen Banka’ nın; diğer aktör ve bileşenleri gölgeleme ve/veya görmezden gelme tuzağına karşı teyakkuzda kalması, sinerji (birliktelikten doğan güç) kavramına yakın durması isabetli olacaktır.

(*) “EVDEKİ HESAP” Prof.Dr.Murat Ferman- PodCast, 23.2.2024, ntvradyo.com.tr

QOSHE - Dışarıda Dolar; İçeride Merkez.. - Prof. Dr. Murat Ferman
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dışarıda Dolar; İçeride Merkez..

5 0
25.02.2024

Geçtiğimiz yıldan devralınarak, çözüm sağlanması bir yana, daha karmaşık ve hatta yerleşik hale gelme eğilimi gösteren sorunların başında Güçlü Dolar Sendromu bulunuyor. FED’ in; ben-merkezcil/ ABD ekonomisi öncelikli faiz artışı tercih ve politikaları sonucu ortaya çıkan tablonun sene boyunca geçerli kalması bekleniliyor. Bu çerçevede, rezerv paranın sahibi ABD dışındaki tüm ekonomilerin borçlanma yükleri ile cari denge sağlama maliyetleri ağırlaşmış; işleri zorlaşmış oluyor. Üstelik, altın ve borsalar başta olmak üzere, tüm finansal varlık fiyatlama ile gelişmeleri, bir türlü, güçlü dolar çıpa ve kontrolünde bir seyir izleme andacından kurtulamıyor. “Güvenli liman” olma kimliğine en yakın altının; sıcak savaşlarla kaim bir dünyada, ikibin dolar sınırından bağını koparıp daha yukarılara tırmanamadığı bir süreç, söz konusu tabloya örnek teşkil ediyor. Tüm aksi görüş ve ikna çalışmalarına rağmen, FED’ in muhtemel faiz indirimi ters şeridine geçiş kararının, yılın üçüncü çeyreğine kadar ötelenmesi görüşü ağırlık kazanıyor. Üstelik, Kasım ayında gerçekleşecek olan Amerikan başkanlık seçimlerinin şimdiden gündem etkisi oluşturmaya başlaması çerçevesinde, Trump’ ın; “faiz indirimi, Demokratlar lehine çalışmak anlamına gelecektir!” uyarısını da hesaba katmak gerekiyor.

Küresel planda “büyüme dostu olmayan konjonktür”, petrol fiyatlarında yukarı yönlü eğilimleri, şu ana kadar dizginlemektedir. Enerji........

© CNN Türk


Get it on Google Play