Son iki haftadan beri Orta Doğu jeopolitiğinde önemli gelişmeler oluyor:

-Biden doktrini

-Suudi Arabistan’ın İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye sıcak bakmaması

-Hamas’ın ateşkes teklifi,

-Hamas’ın Türkiye ve Rusya’yı garantör olarak görmek istemesi

-İsrail’in Refah bölgesi için kara harekatı hazırlığı

-Mısır’ın 1979 Barış Anlaşması’nı askıya alma tehdidi

-The Wall Street Journal gazetesinin İsrail’in Mısır’a ait Sina Çölü’nde çadır şehri kuracağı iddiası

Tüm bu tartışmaların içerisinde 14 Şubat’ta çok önemli bir ziyaret gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 yıl aradan sonra Mısır’ı ziyaret etti. Aslında Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Türkiye’ye daha önce iki defa ziyaret girişiminde bulunmuş ancak bu ziyaretler çeşitli nedenlerden dolayı gerçekleşmemişti. Beklenti Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin Türkiye’yi ziyaret etmesiydi. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına göre Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Erdoğan’ın Mısır’ı ziyaret etmesi için çok ısrarcı olmuş.

Gerçekten de meseleye Mısır penceresinden bakıldığında ziyaretin neden önemli olduğu, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin neden ısrarcı olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Son dönemde Mısır, Orta Doğu’da yalnızlaştırılmaya çalışılan bir ülke. Mısır ekonomisinin zor günler geçiriyor olması ve yaşanan Gazze hadisesi Mısır’ı oldukça zor bir durumda bırakmıştır. Özellikle, Refah kapısı konusunda Mısır, ABD ve İsrail’in doğrudan ve dolaylı baskısı altındadır. İsrail, Gazze bölgesindeki Filistinlilerin Mısır’a geçmelerine izin verilmesini istiyor. Karşılığında ise Mısır’ın dış borçlarının silinmesini teklif etti.

Mısır, Orta Doğu jeopolitiğinin en önemli aktörüdür. Orta Doğu’da Mısırsız ne savaş ne de barış olur. Dolayısıyla, İsrail ile bugüne kadar yaşanan bütün savaşlarda baş aktör Mısır’dır ve İsrail’le uzun süren savaşlardan sonra imzalanan nihai barış anlaşmasını da 1979’da Mısır imzalamıştır. Bu nedenle, Mısır hem tarihsel tecrübesi olan hem de güçlü Silahlı Kuvvetleri, siyaseti ve entelektüel yapısı olan, Orta Doğu bölgesinde her zaman Arap ülkelerinin lideri konumunda olmuş olan bir ülkedir. Ancak son dönemde ABD ve İsrail Mısır’ın bu pozisyonunu değiştirmeye yönelik adımlar atmaya çalışmaktadır. Özellikle Gazze meselesi üzerinden Mısır’ı etkisiz hale getirip, bir başka deyişle buharlaştırarak yerine Suudi Arabistan’ı konuşlandırmak istemektedirler. Suudi Arabistan’ı hem Orta Doğu’nun hem Arap dünyasının hem de İslam dünyasının lideri yapmak için yapay bir zemin ve gündem oluşturmaya çalışmaktadırlar. Suudi Arabistan’ın Mısır’dan farkı petrol zengini olmasıdır, yani paraya ihtiyacı yok.

7 Ekim’den sonra hemen her süreçte İsrail ve ABD’nin Suudi Arabistan’ı sürekli ön plana çıkardığı görülmektedir. Öyle ki, savaş bittikten sonra Gazze’nin hem yeniden imarı hem de Gazze’nin yönetiminde Suudi Arabistan’ın yer alması için ABD bir plan dahi sundu. Ancak her defasında Suudi Arabistan kibarca bu planları geri çevirdi. Açıkçası Suudi Arabistan, ABD ve İsrail’in bölgedeki bir piyonu olmayı istemedi. Suudi Arabistan’a bu kadar fazla paye verilmesinin asıl nedeni ise Suudi Arabistan’ın İsrail ile ilişkilerinin normalleştirilmesi arzusuydu. Bu hem ABD’nin hem de İsrail’in hayali ve tutkusudur. ABD açıkçası Suudi Arabistan’ın Çin-İran Blokuna kaymasını istememektedir. Fakat atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Suudi Arabistan hem Shanghai İşbirliği Örgütü’ne diyalog ortağı olarak katılmış hem de BRICS’in üyesi haline gelmiştir.

Öte taraftan Refah bölgesine yapılacak kara harekatı da Mısır’la İsrail arasında yeni bir krizin eşikte olduğunu göstermektedir. Mısır böyle bir harekatın vahim sonuçları olacağı konusunda uyarırken 1979 Barış Anlaşması’nı da askıya alacağını belirtmektedir. İsrail ise bu harekatta kararlı olduğunu, mutlak zafere ulaşana kadar bu savaşı sürdüreceğini söylemektedir. İşte tam bu ortam içerisinde İsrail’e ve özellikle Netanyahu’ya karşı sert söylem ve politikalarıyla bilinen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır’ı ziyaret etmesi, ilişkilere kaldıkları yerden devam edeceklerini söylemesi ve Mısır’la özellikle Gazze sorununun çözülmesi konusunda birlikte hareket edeceklerini ifade etmesi ve daha da önemlisi Mısır’la birlik beraberlik hatta stratejik ortaklık görüntüsü vermesi İsrail’e bir mesaj olarak yorumlanmıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinden duyduğu mutluluğu ekranlara yansıyan Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve eşi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşini uçağın merdiveninde karşılayarak vermiş olduğu samimi pozla ve ardından bir arada çektirdikleri fotoğrafla bölgeye ve dünyaya ve özellikle İsrail’e biz bir aileyiz mesajı verdi. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır ziyareti aslında iki ülkenin ilişkilerinin normalleşmesinin ötesinde Mısır’ın son dönemde karşılaştığı İsrail “baskısı ve tehdidine” karşı da bir cevap olmuştur.

Bugün, İsrail’in yayılmacı politikaları hala devam etmektedir ve İsrail’in halen Mısır topraklarında gözü bulunmaktadır. Şimdi bir düşünün, bağımsız, egemen Mısır devletinin toprağı olan Sina Çölü’nde İsrail, Mısır’a danışmadan, haber vermeden binlerce kişilik bir çadır kenti kurmak için proje geliştiriyor. Bu çadır kentin finansmanını bile ayarlıyorlar. Bu çadır kentin finansmanını Körfez ülkelerine yüklüyorlar ve bu konuda tek satır Mısır hükümetine danışılmıyor. Mısır hükümeti de bu planı The Wall Street Journal gazetesinden öğreniyor. İsrail, açıkça bağımsız ve egemen bir devletin toprak bütünlüğüne yönelik eylemlerde bulunuyor. Normal şartlarda bu eylem casus belli (savaş nedeni) sayılır.

Bölgesel çatışma ve savaş İran ve Hizbullah nedeniyle çıkabilir derken esas bölgesel savaşın İsrail ile Mısır arasında çıkma ihtimali var. Bölgesel bir savaşı önlemenin yolu ise bir an önce Türkiye’nin önerdiği Barış Konferansının toplanması. Zaman daralıyor, her saniye sivil kayıplar daha da artıyor. Dahası, Biden gitmeden bir şeyler yapmak lazım. Trump, başkan olursa Orta Doğu’nun işi oldukça zorlaşacaktır.

Son söz olarak, Gazze’nin yeniden imarı neden Körfez ülkelerinin veya Suudi Arabistan’ın bir vazifesi haline geliyor? ABD, ceza keser gibi bu ülkelere bunu nasıl yükleyebiliyor? Gazze’yi Körfez ülkeleri veya Suudi Arabistan mı yerle bir etti ki burayı yeniden imar edecek olan da onlar olsun. Gazze’yi kim yerle bir ettiyse, burayı da yeniden imar edecek olan ülke odur. O ülkenin adı da bellidir: İSRAİL

İsrail, tıpış tıpış gelecek ve yıktığı binaları teker teker yapacak, üstüne de buradaki Filistinlilere tazminat ödeyecek. İster gitsin bu parayı Amerikalı vergi mükelleflerinden alsın isterse İsraillilerden alsın ama parayı ödeyecek olan İsrail’dir.

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

QOSHE - Orta Doğu’nun yeni jeopolitiği: Türkiye-Mısır Bloku - Barış Adıbelli
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Orta Doğu’nun yeni jeopolitiği: Türkiye-Mısır Bloku

13 0
15.02.2024

Son iki haftadan beri Orta Doğu jeopolitiğinde önemli gelişmeler oluyor:

-Biden doktrini

-Suudi Arabistan’ın İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye sıcak bakmaması

-Hamas’ın ateşkes teklifi,

-Hamas’ın Türkiye ve Rusya’yı garantör olarak görmek istemesi

-İsrail’in Refah bölgesi için kara harekatı hazırlığı

-Mısır’ın 1979 Barış Anlaşması’nı askıya alma tehdidi

-The Wall Street Journal gazetesinin İsrail’in Mısır’a ait Sina Çölü’nde çadır şehri kuracağı iddiası

Tüm bu tartışmaların içerisinde 14 Şubat’ta çok önemli bir ziyaret gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 yıl aradan sonra Mısır’ı ziyaret etti. Aslında Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Türkiye’ye daha önce iki defa ziyaret girişiminde bulunmuş ancak bu ziyaretler çeşitli nedenlerden dolayı gerçekleşmemişti. Beklenti Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin Türkiye’yi ziyaret etmesiydi. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına göre Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Erdoğan’ın Mısır’ı ziyaret etmesi için çok ısrarcı olmuş.

Gerçekten de meseleye Mısır penceresinden bakıldığında ziyaretin neden önemli olduğu, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin neden ısrarcı olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Son dönemde Mısır, Orta Doğu’da yalnızlaştırılmaya çalışılan bir ülke. Mısır ekonomisinin zor günler geçiriyor olması ve yaşanan Gazze hadisesi Mısır’ı oldukça zor bir durumda bırakmıştır. Özellikle, Refah kapısı konusunda Mısır, ABD ve İsrail’in doğrudan ve dolaylı baskısı altındadır. İsrail, Gazze bölgesindeki Filistinlilerin Mısır’a geçmelerine izin verilmesini istiyor. Karşılığında ise Mısır’ın dış borçlarının silinmesini teklif etti.

Mısır, Orta Doğu jeopolitiğinin en önemli aktörüdür. Orta Doğu’da Mısırsız ne savaş ne de barış olur. Dolayısıyla, İsrail ile bugüne kadar yaşanan bütün savaşlarda baş aktör Mısır’dır ve İsrail’le uzun süren savaşlardan sonra imzalanan nihai barış anlaşmasını da 1979’da Mısır imzalamıştır. Bu nedenle, Mısır hem tarihsel tecrübesi olan hem de güçlü Silahlı Kuvvetleri, siyaseti ve entelektüel yapısı olan, Orta Doğu bölgesinde her zaman Arap ülkelerinin lideri konumunda olmuş olan bir ülkedir. Ancak son........

© CGTN Türk


Get it on Google Play