Orta Doğu’da barış arayışları sürerken İsrail, tam aksi yönde hareket ederek olası bir barışı baltalamaya yönelik her türlü eylemde bulunuyor. Bunlardan bir tanesi geçtiğimiz pazartesi günü İran’ın Şam’daki konsolosluğuna yapılan füze saldırısı oldu. Saldırıda iki önemli üst düzey devrim muhafızı generali öldürüldü. Öldürülen General Muhammed Rıza Zahidi ve General Muhammed Hadi Hacı Rahimi aynı zamanda Kudüs güçlerinin tepesindeki isimlerdi. General Muhammed Rıza Zahidi, Kasım Süleymani’den sonra öldürülen en kıdemli Kudüs Gücü generaliydi. Aynı zamanda, bu iki general Lübnan’da Hizbullah’ın güçlenmesinde önemli rol oynamışlardı.

İran ve Hizbullah saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırının intikamının alınacağı konusunda söz verdiler. İsrail bu saldırısıyla açıkça diplomatik misyon temsilciliklerinin dokunulmazlığını güvence altına alan 1961 diplomatik İlişkilere yönelik Viyana sözleşmesi de dahil olmak üzere birçok uluslararası hukuk kuralını ihlal etti. Başta Türkiye olma üzere, BM, Rusya, Çin, Suriye, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bir çok ülke bu saldırıyı kınadı. ABD, bu saldırıyla ilgili istihbarat paylaşımı da dahil olmak üzere hiçbir şekilde dahlinin olmadığını söyledi. İsrail tarafı ise ısrarla binanın diplomatik bir bina olmadığını konsolosluk izlenimi verilen ve Kudüs güçlerinin merkezi olduğunu savundu.

Şimdi uluslararası kamuoyu İran ve Hizbullah’ın bu saldırılara karşı yanıtının ne olacağını merak ediyor. Yanıt konusunda uzmanlar ikiye bölünmüş durumda: bir grup vakit kaybetmeden İran ve Hizbullah’ın çok sert yanıt vereceğini düşünüyor; hatta bu grup İran’ın saldırıya cevabı doğrudan Hizbullah üzerinden de verebileceğini söylüyor. İkinci grup ise İran’ın daha önceki saldırılara verdiği cevap gibi daha düşük bir seviyede bölgedeki Amerikan üslerine direniş grupları üzerinden yapılacak saldırılara cevap verebileceği düşünülüyor. Aslında İran ilk defa saldırıya uğramıyor daha önce de bir çok defa İsrail tarafından saldırıya uğramıştı.

General Zahedi’nin Aralık ayından bu yana Devrim ­Muhafızları’nın suikasta kurban giden dördüncü önde gelen lideri. Hatırlanacağı üzere, Aralık 2023’te Devrim Muhafızları komutanı Razi Musavi, Şam’da öldürülmüştü. İran o dönemde de intikam yemini ediyordu. İran’ın kayıpları sadece bunlar değil, önemli dostları ve yakınları da öldürüldü. Hamas’ın kilit komutanlarından birisi olan ve Lübnan’da ikamet eden Salih el-Aruri geçtiğimiz Ocak ayında öldürüldü. Hizbullah’ın roket ve füze birliğinin komutan yardımcısı, Mart ayı sonlarında Lübnan’da öldürüldü. İran, yanıt konusunda ise Irak ve Suriye’de Amerikan üslerine saldırılarla yetinmişti.

Şam saldırısında dikkat çeken en önemli husus İsrail’in artık Suriye topraklarında yeni bir aktör olarak kalıcılığını tescil ettiği gerçeğidir. 7 Ekim’den önce de İsrail ara ara Suriye topraklarında özellikle İran ile bağlantılı gruplara hava saldırısı düzenliyordu. Ancak Şam’da İran elçilik kompleksine yapılan saldırı ortada farklı bir fotoğrafın olduğunu gösterdi. İsrail, Suriye’de ortaya çıkan jeopolitik boşluğu doldurma arayışında ancak kara birliklerini Suriye’ye sokma cesareti yok. Zaten şu anda Gazze’de süren vahşeti devam ettirebilmek ve Hizbullah’a karşı ülkeyi savunabilmek için tüm askeri gücünü kullanıyor. Bu nedenle Suriye’ye ek bir asker göndermesi mümkün değil ama ABD’nin terör örgütlerinden devşirdiği ve adını Suriye Demokratik Güçleri koyduğu paralı askerleri var. Bu askerler seve seve İsrail için Suriye topraklarında ölmeye hazırlar.

Kuşkusuz, İran, saldırılara cevap vermeden önce Suriye’deki güvenlik zafiyetini de sorgulaması lazım. 2015 yılından beri Şam ve Suriye’nin bir kısmında hava sahası Rusya’nın kontrolünde. Bir başka deyişle Şam’ı ve Şam hava sahasını Rusya’nın koruyor olması lazımdı. Rus hava savunma sistemleri nasıl olup da İsrail’in fırlatmış olduğu 6 füzeyi tespit edememiş ve önleyememiştir? Maalesef bu gerçek 7 Ekim’den beri böyle. İsrail elini kolunu sallayarak Halep ve Şam havaalanlarını bombalarken Rusya’nın kılının bile kıpırdamaması dikkat çekiciydi.

Eğer Rusya, Suriye topraklarında İsrail-İran çatışmasına tarafsız kalmayı tercih ettiyse bu başka bir soruyu gündeme getirir: Esad yönetimi bu çatışmanın neresinde? Son dönem gelişmeler gösteriyor ki Suriye toprakları İsrail ile İran arasında kozlarını paylaşmak için bir arena haline gelmiş durumdadır. Fakat İsrail kendi ulusal güvenliğinin de Suriye’den başladığını bilmektedir. Bu nedenle ABD’nin Fırat’ın doğusunda bir ayağı Suriye’de, bir ayağı Kuzey Irak’ta olacak olan “ikinci bir İsrail ” devletini kurmasını desteklemektedir ki bu devlet Türkiye tarafından “Teröristan” olarak adlandırılmaktadır.

İsrail, ya da Netanyahu açıkça Gazze savaşının bir bölgesel savaşa dönüşmesini çok istiyor. Bunun birinci nedeni Gazze katliamının unutulması ve taraflardan birinin İran olduğu büyük bölgesel bir savaşın başlaması. Diğer nedenler ise şöyle sayılabilir: Filistinlileri ve Filistin devletini “İsrail topraklarından kazımak”, Büyük İsrail’i kurmak, İran’ı ortadan kaldırmak, Suriye’yi kontrol etmek ve ABD ile birlikte yeni bir Orta Doğu yaratmak ve yeni bir Orta Doğu haritası çizmek. ABD’nin desteği olmasaydı Netanyahu, 22 Eylül 2023 tarihinde elinde yeni Orta Doğu adı verilen bir harita ile BM Kürsüsüne çıkabilir miydi? İsrail’in eti ne budu ne ? Koskoca Orta Doğu’yu yeniden kuracak gücü nereden buluyor? Bu soruya verilebilecek tek bir cevap var: ABD.

Gazze’de en başından beri Netanyahu ABD ile ortak hareket ediyor. Görünürde Netanyahu var ama geri planda bölgeyi dönüştürme işinde ABD var. Bu durum, Trump başkan olursa daha somut bir şekilde görünecek. Bugüne kadar ABD hep oyunun dışında tutuldu. Meğerse ABD bizzat oyunun içinde bir oyun kurucuymuş.

Sonuç olarak İran öyle çok ses getirici bir misilleme yapamayacak. Çünkü İran başından beri bölgesel bir savaştan uzak durma adına İsrail’e bulaşmak istemiyor. Zaten İran, pazartesi günü BM’ye sunduğu mektubunda İsrail’e karşı uluslararası hukuk çerçevesinde ölçülü bir yanıt vereceğini belirtmişti. ABD de 7 Ekimden beri İran’ı İsrail ile olası bir çatışmadan uzak tutmak için elinden gelen her şeyi yapıyor; hatta İran’ın milyarlarca dolar parasını serbest bile bıraktı. Buna rağmen İsrail, 7 Ekim saldırılarının faturasını İran’a kesmek için can atıyor. Netanyahu’nun tüm siyasi kariyeri İran düşmanlığı ve İran’daki rejimin yok edilmesi üzerine kurulu. Bu bağlamda ruh ikizi Trump’ın başkan seçilmesiyle İran’a karşı elinin daha da rahatlayacağını düşünüyor. Öte yandan, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, İsrail’in, kendisini tehdit edenleri cezalandırmak için Orta Doğu’nun tamamında “çok cepheli bir savaş” yürüttüğünü söylemesi düşündürücüdür.

Türkiye için de yakın çevresindeki gelişmeler giderek daha karmaşık bir hal almaya başladı. Özellikle Suriye’de sahada ortaya çıkan yeni dinamikler ister istemez Türkiye’nin milli güvenliğine karşı yeni tehditleri de berberinde getirecektir. Bu bağlamda, Türkiye, bölgeye yönelik stratejik hesaplamalarında da değişikliğe gidecektir. Bu çerçevede bu yaz Esad ile masaya oturulabilir.

Barış Adıbelli

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYIN

QOSHE - İsrail-İran savaşı için geri sayım başladı! - Barış Adıbelli
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İsrail-İran savaşı için geri sayım başladı!

11 0
05.04.2024

Orta Doğu’da barış arayışları sürerken İsrail, tam aksi yönde hareket ederek olası bir barışı baltalamaya yönelik her türlü eylemde bulunuyor. Bunlardan bir tanesi geçtiğimiz pazartesi günü İran’ın Şam’daki konsolosluğuna yapılan füze saldırısı oldu. Saldırıda iki önemli üst düzey devrim muhafızı generali öldürüldü. Öldürülen General Muhammed Rıza Zahidi ve General Muhammed Hadi Hacı Rahimi aynı zamanda Kudüs güçlerinin tepesindeki isimlerdi. General Muhammed Rıza Zahidi, Kasım Süleymani’den sonra öldürülen en kıdemli Kudüs Gücü generaliydi. Aynı zamanda, bu iki general Lübnan’da Hizbullah’ın güçlenmesinde önemli rol oynamışlardı.

İran ve Hizbullah saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırının intikamının alınacağı konusunda söz verdiler. İsrail bu saldırısıyla açıkça diplomatik misyon temsilciliklerinin dokunulmazlığını güvence altına alan 1961 diplomatik İlişkilere yönelik Viyana sözleşmesi de dahil olmak üzere birçok uluslararası hukuk kuralını ihlal etti. Başta Türkiye olma üzere, BM, Rusya, Çin, Suriye, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bir çok ülke bu saldırıyı kınadı. ABD, bu saldırıyla ilgili istihbarat paylaşımı da dahil olmak üzere hiçbir şekilde dahlinin olmadığını söyledi. İsrail tarafı ise ısrarla binanın diplomatik bir bina olmadığını konsolosluk izlenimi verilen ve Kudüs güçlerinin merkezi olduğunu savundu.

Şimdi uluslararası kamuoyu İran ve Hizbullah’ın bu saldırılara karşı yanıtının ne olacağını merak ediyor. Yanıt konusunda uzmanlar ikiye bölünmüş durumda: bir grup vakit kaybetmeden İran ve Hizbullah’ın çok sert yanıt vereceğini düşünüyor; hatta bu grup İran’ın saldırıya cevabı doğrudan Hizbullah üzerinden de verebileceğini söylüyor. İkinci grup ise İran’ın daha önceki saldırılara verdiği cevap gibi daha düşük bir seviyede bölgedeki Amerikan üslerine direniş grupları üzerinden yapılacak saldırılara cevap verebileceği düşünülüyor. Aslında İran ilk defa saldırıya uğramıyor daha önce de bir çok defa İsrail tarafından saldırıya uğramıştı.

General Zahedi’nin Aralık ayından bu yana Devrim ­Muhafızları’nın suikasta kurban giden dördüncü önde gelen lideri. Hatırlanacağı üzere, Aralık 2023’te Devrim Muhafızları komutanı Razi Musavi, Şam’da öldürülmüştü. İran o dönemde de intikam yemini ediyordu. İran’ın kayıpları sadece bunlar değil, önemli dostları ve yakınları da öldürüldü. Hamas’ın kilit komutanlarından........

© CGTN Türk


Get it on Google Play