Ülkemizin çok eski yıllarına ilişkin anılar, olaylar, krizler anlatılırken çözüm noktalarında dört harfli kısa bir kelime yer alırdı: AYIP!

Bu sihirli kelime bütün gücüyle “tedavülde” idi. İnsanların içsesinde o vardı:

-Yapmayalım, ayıp olur!..

Anadolu’nun küçük yerleşimlerinde bu gelenek varlığını korumaktadır. Büyük şehirlerdeki kabalıkları hoyratlıkları oralarda göremezsiniz. İnsanlar çekinir, biri görürse ayıp olur diye…

Abhaz ulusunun bütün zarafetini bünyesinde toplamış olan Atay Ceyişakar (Chushba) yıllar önce Abhazya’da sohbet ederken şöyle bir tespit yapmıştı:

-Tek tanrılı dinlerin öbür dünya ve ölüm korkusuyla yapmaya çalıştığı şeyi benim halkım 2600 yıl evvel bir kelime ile halletmişti: Ayıp!..

∗∗∗

Türkiye’de ise “ayıp” geçen yüzyılın son çeyreğinde elbirliğiyle “tedavülden” kaldırıldı. İçinde “ayıbı” olmayan bir yaşam tarzı yerleşti. Her türlü arsızlık, yüzsüzlük, görmemişlik için fiyakalı bir başlık bulundu:

-Yükselen değerler!

Bu görgüsüzlük fırtınasında topluca irtifa kaybedildi. Üst düzey bir bürokrat, kendisini o makama atayan siyasetçi için “çok önemli şeyler yaptı… Ama” demişti:

-Hırsızlığı da yasal hale getirdi!

Bunun affedilemeyecek bir şey olduğunu da sözlerine eklemişti. Bunlar yaşanırken Türkiye’yi daha sonra ele geçirecek olanlar sessizce not alıyorlardı:

-Bizim de günümüz gelecek; görün bakın o zaman neler yapacağız!

Ayıbın tedavülden kaldırıldığı bir ülkede tahayyül gücünü aşan arsızlıkları büyük bir pişkinlikle savunanlar, bir önceki dönemin kötü kopya çıraklarıydı.

O görmemişlerden ne öğrenmişlerse; onları da aşan görgüsüzlükle yollarına devam ettiler. Artık utanma falan hak getire… Gayet rahatlar:

-Ayıp diye bir şey yok!

Sonra da eklediler:

-Niye utanalım ki?

Doğru “utanmazsınız” hem de çok!

∗∗∗

Ayıplardan arınmış bir hayat tarzı en çok siyaseti etkiledi.

Eski zamanlara ilişkin bir örnek vermek istiyorum. 1979’da Senato üçte bir yenileme seçimleri vardı. Aynı seçimde parlamentoda boşalmış 5 milletvekili için de seçim yapılacaktı. Muhalefetteki Adalet Partisi (AP) 50 senatörden 33’ünü, boşalmış olan 5 milletvekilinin tamamını kazandı. Görevde olan 42. Hükümetin Başbakanı ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, “bu koşullarda göreve devam etmek siyasi ahlaka uygun olmaz” düşüncesiyle istifa etti. Süleyman Demirel Başbakan oldu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “ayıp” tedavüldeydi!

Günümüz için hiçbir şey söylemiyorum!

Siyasi ahlak ve ayıp kayıplara karıştı.

31 Mart Yerel Seçimlerinden sonra bir umut ışığı göründü. Gelecek için planlar ve programlar yapılırken, eski değerimizin de hatırlanmasını diliyoruz:

-Ayıp yeniden tedavüle konulsun!

QOSHE - Ayıp, tedavüle konulsun! - Nazım Alpman
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ayıp, tedavüle konulsun!

69 3
23.05.2024

Ülkemizin çok eski yıllarına ilişkin anılar, olaylar, krizler anlatılırken çözüm noktalarında dört harfli kısa bir kelime yer alırdı: AYIP!

Bu sihirli kelime bütün gücüyle “tedavülde” idi. İnsanların içsesinde o vardı:

-Yapmayalım, ayıp olur!..

Anadolu’nun küçük yerleşimlerinde bu gelenek varlığını korumaktadır. Büyük şehirlerdeki kabalıkları hoyratlıkları oralarda göremezsiniz. İnsanlar çekinir, biri görürse ayıp olur diye…

Abhaz ulusunun bütün zarafetini bünyesinde toplamış olan Atay Ceyişakar (Chushba) yıllar önce Abhazya’da sohbet ederken şöyle bir tespit yapmıştı:

-Tek tanrılı dinlerin öbür dünya ve ölüm korkusuyla yapmaya çalıştığı şeyi benim halkım 2600 yıl evvel bir kelime ile halletmişti: Ayıp!..

∗∗∗

Türkiye’de ise “ayıp” geçen yüzyılın son çeyreğinde elbirliğiyle “tedavülden” kaldırıldı. İçinde “ayıbı” olmayan bir yaşam tarzı yerleşti. Her........

© Birgün


Get it on Google Play