“Entegrasyon, Öcalan’ın tabiri ile ‘ulus devlet putu’nu devre dışı bırakıyor, uzlaşmanın önünü açıyor”
Türkiye’de bir yılı aşkın süredir devam eden Kürt sorununun demokratik çözümü tartışmaları, kamuoyunun ve siyasi gündemin öncelikli konularından biri olmaya devam ediyor. Bu çerçevede atılan adımlar ve yürütülen görüşmeler, hem iç siyaset hem de toplumsal barış açısından belirleyici öneme sahip.
Yeni Barış Süreci kapsamında Meclis’te kurulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, bugün 15. toplantısını gerçekleştiriyor.
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın vurguladığı üzere ise sürecin merkezinde üç temel kavram var: Demokratik toplum, barış ve entegrasyon.
Özellikle entegrasyon kavramı, sürece dair güncel tartışmalara yön veriyor.
Akademisyen ve yazar Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne ile entegrasyon kavramını, asimilasyonla farklarını ve Kürtler ile devlet açısından anlamını konuştuk:
“Entegrasyon kavramına değer vermek, Çözüm Süreci’nde Türklerle Kürtlerin uzlaşıp aynı devletin çatısı altında birlikte yaşayabileceğine inanmak veya bu istikamette bir tercihte bulunmak demek. Öcalan’ın ‘demokratik entegrasyon’ bu varsayıma dayanıyor. Entegrasyona karşı çıkanlar aslında kavrama değil, Türklerle Kürtlerin aynı devletin çatısı altında uzlaşı ve barış içinde bir arada yaşayabilecekleri düşüncesine karşı çıkıyor. Karşı çıkanlar, Kürt ulus devleti idealine bağlı, Kürt ulusalcıları.”
Barış Süreci’nde en çok öne çıkan kavramlardan biri “entegrasyon”. Yazılarınızda da bu kavrama değindiniz. Entegrasyon nedir ve hem Kürtler hem de devlet açısından ne anlama geliyor?
Kavramın farklı boyutları var. Süreç, daha çok psikolojik bir süreç olarak yürüyor. Bu yüzden psikolojinin yerleşmiş teorilerine müracaat edebiliriz. Yaygın olarak iletişim teorisi olarak kullanılan bir accommodation teorisi var. Bu teori başlangıçta insanın ve toplumların birlikte yaşamak için giriştikleri iki zıt istikamette çabalarını konu alıyor. Her insan içinde yaşadığı toplumsal çevreyi kendine uydurur. Buna teknik bir terim olarak asimilasyon-özümseme deniyor. Öbür taraftan tam tersine kendisini aynı şartlara uyduruyor. Buna da adaptasyon deniyor. Bir sosyal çevrede o çevrenin kurallarına uyma adaptasyon, o çevreden kendinize çok benzeyenler, onları kendinize benzeterek çok yakın bir yaşam alanı oluşturma asimilasyon. İkisinin dengelenmesi ise accommodation, yani uyum.
Devlet, geride kalan yüz yıl boyunca Kürtleri diliyle, kültürüyle kendine benzetmeye, yani asimile etmeye çalıştı. Ortaya uyum çıkmadı. 41 yıllık şiddet evresi bunun delili. İki taraf da amacına ulaşamadı. Şimdi, karşılıklı adımlar atılarak bir taraf asimilasyondan, öbürü adaptasyonu reddetmekten vazgeçiyor.
Entegrasyon modüler bir kavram. Rızaya dayalı accommodationu, yani üzerinde uzlaşma sağlanacak bir uyumu hedefliyor. Devlet tarafı, asimilasyondan vazgeçiyor. Kürt tarafı başkaldırıdan vazgeçiyor.
Entegrasyon kavramını asimilasyondan nasıl ayırt ediyorsunuz? Kürtler içerisindeki bazı gruplar, kavramı kökten reddediyor.
Entegrasyon, asimilasyon gibi psikolojik-ideolojik yükleri olan bir kavram değil. Asimilasyon, muhatabınızı kendinize uyum sağlamaya zorlamak demek. Eskiler bu kavramı “temessül” ile karşılamıştı. Temsil ve misal kelimeleri de aynı kökten gelir. İçinize alıp, onu bir parçanız haline getiriyorsunuz. Özümseyip, onu da temsil ediyorsunuz. Entegrasyon ise bir sonuç. Bütünleşme durumu. Bunu zorla da yapabilirsiniz, karşı tarafın rızasını-onayını alarak da yapabilirsiniz. Savaş, teknik olarak iradenizi karşı tarafa şiddet kullanarak kabul ettirmektir. Savaş yoluyla bütünleşen ülkeler var. ABD iç savaşta ikiye bölünme sorununu çözdü.
Kavramın kendi başına teknik-bilimsel bir anlamı yok. İçinde bulunduğunuz şartlara göre yüklediğiniz anlam önemli. Entegrasyon kavramına değer vermek, Çözüm........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein