Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD Başkanı Joe Biden, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da İsrail ile dayanışmasını ifade etmek üzere geçen hafta salı günü İsrail'e gitti. Macron İsrail Devlet yöneticileriyle yaptığı görüşmelerde, İsrail’in “HAMAS terör örgütü” ile mücadelesinde yanında olduğunu açıkladı. Ayrıca HAMAS'la mücadele için uluslararası bir koalisyon oluşturulması çağrısında bulundu. HAMAS’ın da “IŞİD gibi terörist bir grup” olduğunu ifade eden Macron, Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında, Fransa’nın “Irak ve Suriye’de IŞİD'e karşı oluşturulan uluslararası koalisyonun HAMAS'la da mücadelesine katılmaya hazır olduklarını” ifade ederek “Uluslararası ortaklarımıza, hepimizi tehdit eden terörist gruplarla mücadele etmek üzere bölgesel ve uluslararası bir misyon oluşturmayı öneriyorum" dedi. Macron’un bu saldırgan önerisini Observateur Continental haber sitesinden Philippe Rosenthal “Macron İsrail cephesinde iç siyasetle yüzleşiyor” başlıklı yazısında şöyle değerlendirdi: "Arap ülkelerini anında öfkelendirdi; (Ama) İsrail bile dikkate almadı; ABD bu tamamen gerçek dışı ve tehlikeli fikri küçümseyerek reddetti; Quai d'Orsay'ın (Fransa Dışişleri Bakanlığı) haberi yoktu ve dehşete düştü".

Katliamcı Batı’nın liderleri hem savaşın yayılmasından korkuyor hem de 23 gündür Gazze’ye kanlı saldırılarını devam ettirirken terörist İsrail’i desteklemeye devam ediyor ve onun suçlarına ortak oluyorlar. Macron Kudüs’te yaptığı açıklamada Filistin halkının dostu olan örgütleri ve ülkeleri tehdit etmekten geri durmuyor: "Hizbullah'ı, İran rejimini, Yemen'deki Husileri ve bölgede İsrail'i tehdit eden tüm grupları yeni cepheler açma gibi düşüncesizce bir risk almamaları konusunda uyarıyorum. Bu, bölgesel bir yangına kapı aralayacaktır" diyerek aslında savaşa çanak tutuyor. Savaşın büyümesi aynı zamandı Batılı merkezlerin güvenliğini de tehdit ediyor. Avrupa'nın en büyük Müslüman ve Yahudi toplulukları Fransa’da yaşıyor. Dolayısıyla Emmanuel Macron için İsrail ve HAMAS arasındaki çatışma sadece bir dış politika meselesi değil, aynı zamanda bir iç politika meselesi durumuna gelmiştir. Filistin'e destek gösterilerinin resmi olarak yasaklanmasına rağmen, 7 Ekim'den bu yana Fransa'da Filistin halkına destek gösterileri sürüyor. Göstericiler HAMAS bayrakları taşıyor. Fransız medyasının bir bütün olarak İsrail yanlısı yayınları büyük tepki görüyor. Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin yaptığı açıklamada “7 Ekim'den bu yana Fransa'da 719 antisemit olay veya vaka kaydedildi”. Ayrıca bu olaylarla bağlantılı olarak 389 kişi tutuklanmış ve 4.948 ihbar alınmış. Philippe Rosenthal aynı yazısında “Filistin'deki savaş Fransız topraklarında bir çatışmaya neden olabilir” öngörüsünde bulunuyor.

Fransa’nın sağlı sollu tüm muhalefet partileri ikiyüzlü tavırlarıyla allak bullak oldular. HAMAS’ın 7 Ekim harekâtına hepsi cepheden tavır alarak İsrail’in yanında yer aldılar ve HAMAS’ı “Terör örgütü” ilan ettiler. İçlerinden Boyun Eğmeyen Fransa Lideri Melenchon HAMAS’a “terör örgütü” demedi. Bunun üzerine Sosyalistler, Komünistler ve Yeşillerden oluşan Sosyal Demokrat NUPES ittifakı çatırdadı. Aslında Melenchon da onlardan farklı düşünmüyordu. Melenchon, HAMAS’a terör örgütü demiyordu ama “savaş suçu işlediğini” söylüyordu. Ulusal Birlik Partisinin Lideri Marine Le Pen Meclis’teki görüşmelerde HAMAS’ı “terör örgütü” olarak değerlendirerek İsrail’den yana tavır alınca iktidar partisi milletvekillerinden alkış aldı. Son bir haftadır İsrail’in saldırılarını artırması üzerine Sosyal Demokrat ittifakının partileri söylem değiştirerek İsrail’in Gazze’de “Toplu katliamlar” yaptığını dillendirmeye başladılar. Bugün katliamlar öyle bir boyuta ulaştı ki Macron bile Gazze’ye yardın için “İnsani mola”dan bahsetmeye başladı. İktidarı ve muhalefetiyle arsız bir ikiyüzlülüğe tanık oluyoruz.

Bu çürümüşlük içinde de Gaulle’cü çizgide direnen Jacques Chirac’ın başbakanlığı ve dışişleri bakanlığını yapmış olan Dominique de Villepin son bir haftadır medyada tepkisini sürdürüyor. “Ukrayna'da olanları kınıyorsunuz ama Gazze'de yaşanan dram karşısında çok çekingensiniz… Meşru müdafaa hakkı ayrım gözetmeksizin intikam alma hakkı değildir… Son yıllarda Arap ve Müslüman devletlerin sessizliği bizi yanılttı. İnsanlar Filistin davasının ve Filistinlilere yapılan haksızlığın önemli bir seferberlik kaynağı olduğunu asla unutmadı." diyerek "Endonezya, Afrika ve Nijerya'daki tepkilere bakın. Bunların hepsi bir bütünün parçası. İçinde bulunduğumuz yeni dünya bu ve dünyanın polisi olarak bunu tek başımıza yönetemeyiz" diyen Villepin Gazze Şeridi'ni “bir açık hava hapishanesi”ne benzetti. 2003 yılında BM Güvenlik Konseyi'nde Amerika'nın Irak'ı işgaline karşı yaptığı konuşmayla tanınan Jacques Chirac'ın Dışişleri Bakanı Villepin, Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldırılardan sonra "Amerikalıların intikam arzusuna teslim olduklarını, cezalandırmak için tek başlarına yola çıktıklarını, bir güç mantığına kapıldıklarını ve yeni bir Orta Doğu yaratabileceklerine, şiddet ve güç yoluyla demokrasi getirebileceklerine inandıklarını" hatırlattı. Aynı Villepin, yine İsrail’in Temmuz 2014’de Gazze’ye saldırısında İsrail’in yanında yer alan dönemin Cumhurbaşkanı Sosyal Demokrat François Hollande’a şöyle tepki göstermişti:

“Bugün çocuklar bile bile öldürülürken Fransa'nın 'itidal' çağrısında bulunmasını nasıl anlayabiliriz? Fransa'nın ilk tepkisinin, Cumhurbaşkanının ağzından, İsrail'in güvenlik politikasına kayıtsız şartsız destek vermek olmasını nasıl anlayabiliriz?” diye soruyor ve “Gazze'de işlenen katliam karşısında sesimizi yükseltmek bugün, vicdanım rahat bir şekilde yazıyorum, Fransa için bir görevdir”.

QOSHE - İsrail vahşetinin ortakları - Ali Rıza Taşdelen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İsrail vahşetinin ortakları

27 20
30.10.2023

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD Başkanı Joe Biden, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da İsrail ile dayanışmasını ifade etmek üzere geçen hafta salı günü İsrail'e gitti. Macron İsrail Devlet yöneticileriyle yaptığı görüşmelerde, İsrail’in “HAMAS terör örgütü” ile mücadelesinde yanında olduğunu açıkladı. Ayrıca HAMAS'la mücadele için uluslararası bir koalisyon oluşturulması çağrısında bulundu. HAMAS’ın da “IŞİD gibi terörist bir grup” olduğunu ifade eden Macron, Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında, Fransa’nın “Irak ve Suriye’de IŞİD'e karşı oluşturulan uluslararası koalisyonun HAMAS'la da mücadelesine katılmaya hazır olduklarını” ifade ederek “Uluslararası ortaklarımıza, hepimizi tehdit eden terörist gruplarla mücadele etmek üzere bölgesel ve uluslararası bir misyon oluşturmayı öneriyorum" dedi. Macron’un bu saldırgan önerisini Observateur Continental haber sitesinden Philippe Rosenthal “Macron İsrail cephesinde iç siyasetle yüzleşiyor” başlıklı yazısında şöyle değerlendirdi: "Arap ülkelerini anında öfkelendirdi; (Ama) İsrail bile dikkate almadı; ABD bu tamamen gerçek dışı ve tehlikeli fikri küçümseyerek reddetti; Quai d'Orsay'ın (Fransa Dışişleri Bakanlığı) haberi yoktu ve dehşete düştü".

Katliamcı Batı’nın liderleri hem savaşın yayılmasından korkuyor hem de 23 gündür Gazze’ye kanlı saldırılarını devam ettirirken terörist İsrail’i desteklemeye devam ediyor ve onun suçlarına ortak oluyorlar. Macron Kudüs’te yaptığı açıklamada Filistin halkının dostu olan örgütleri ve ülkeleri tehdit etmekten geri durmuyor: "Hizbullah'ı, İran rejimini, Yemen'deki Husileri ve bölgede İsrail'i tehdit eden tüm grupları yeni cepheler açma gibi düşüncesizce bir risk almamaları konusunda uyarıyorum. Bu, bölgesel bir yangına kapı aralayacaktır" diyerek aslında savaşa çanak........

© Aydınlık


Get it on Google Play