Bugün Fransa’nın en önemli gündemlerinden birisi; Afrika’da aldığı darbeler, tarihi yenilgisi ve kıta üzerindeki etkisini yitirmesi.

Geçen hafta, Parlamento bilgilendirme heyeti, Dışişleri Komisyonu’na “Fransa'nın Afrika'daki yeri nasıl korunur?” başlıklı 175 sayfalık bir rapor sundu. Afrika'daki Fransız politikasına yönelik düşmanlık gösterileriyle karşı karşıya kalmaları, en son Mali, Burkina Faso ve Nijer’den kovulmaları Fransa’yı epey telaşlandırmış.

Raporu, Demokrat Hareket Milletvekili Bruno Fuchs ve Cumhuriyetçiler Milletvekili Michèle Tabarot hazırlamış. Bu iki raportör, Paris'in kıtada neyi yanlış yaptığını araştırmak için birkaç ay boyunca Fransa ve Fransızca konuşulan Afrika'daki (Kuzey Afrika hariç) devlet başkanları, diplomatlar ve askerlerle görüşmüşler.

Fransa’nın özellikle Mali, Burkina Faso ve son olarak Nijer'deki yenilgileri karşısında esnek davranmayarak bu ülkelerdeki yeni askeri otoriteleri tanımayı reddettiğini ifade eden raportörler, bu tutumun Fransa'nın Afrika politikasını anlaşılmaz kıldığını söyleyerek "Bu çifte standart politikasına son vermemek, şüpheciliği ve reddetmeyi beslemeye devam etmek ve gizli bir Fransız gündemi fantezisini körüklemek anlamına gelir" diyen Milletvekilleri, daha "adil bir mesafeyle" yaklaşmak doğru olurdu eleştirisinde bulunuyor.

Raporda, "Demokratik değerlerimizi savunmaya devam etmeli ancak içişlerine karışmamalıyız” denilerek “Çinlilerle, Katarlılarla ya da Suudilerle iş yaparken onlara demokrasi dersi veriyor muyuz?" diye soruluyor. Bir de çarpıcı bir örnek veriliyor: “Özellikle pek çok ülkede suç sayılan LGBT konusunda, ortaya çıkıp biz Fransızların haklı olduğunu, değerlerimize bağlı kalmamız gerektiği dayatmasında bulunmanın” tepki gördüğünün altı çiziliyor.

Raportörler, Dışişleri’nin Afrika’daki son gelişmeleri anlayamadığını, Afrika’nın önemli gelişmelere sahne olduğunu, kıtada Çin, Rusya ve Türkiye gibi yeni aktörlerin sahneye çıktığı tespitinde bulunarak “Parlamenterler, Fransa'nın Afrika politikasını yürütenlerin kıta hakkındaki bilgi eksikliğinden üzüntü duymaktadır. Çok azı Afrika'nın inceliklerini gerçekten anlıyor” diyerek "Françafrique döneminden miras kalan ve kolaycı" bir Afrika politikasını eleştiriyor ve Dışişlerinde bir “Afrika Departmanı” kurulması ve Fransa’da yaşayan Afrika diasporasından diplomatlar yetiştirilerek Afrika ülkelerine büyükelçi olarak atanması öneriyorlar.

Fransa-Afrika ilişkilerinin önündeki bir diğer engelin de Afrikalı elitler tarafından "aşağılayıcı" olarak algılanan vize politikası olduğu ifade ediliyor. "Sivil topluma, araştırmacılara ve sanatçılara açık giderek daha fazla proje başlatıyoruz, ancak vize almakta zorlanıyorlar. Politikamızı acilen yeniden düşünmemiz gerekiyor" diyerek “Kamerun Ulusal Meclisi Başkan Yardımcısı'nın diplomatik pasaportu olmasına rağmen Frankofoni konulu bir konferansa katılmak için vize alamadığı” örneği veriliyor. Bu bağlamda, bugün vize arayışındaki Afrikalılar Çin, Türkiye, Hindistan ve Güney Afrika'daki büyükelçiliklere akın ettiği bir gerçeğini de hatırlatmış olalım.

Parlamento raporu, Fransa ve Afrika arasındaki ilişkinin eşitlik temelinde yeniden düşünülmesi, Fransa'nın Afrika politikasını yeniden tanımlaması ve kıtanın yeni gerçeklerine uyum sağlaması için bir eylem çağrısında bulunuyor. Raporun özet sunumunun ve tartışmanın yapıldığı Dışişleri Komisyonunun toplantısının yayınlanan 2 saatlik videosunu izlediğimizde, Fransa’nın iflas eden Afrika politikasının nedenini en iyi ifade eden daha doğrusu itiraf eden, Komisyon başkanı Jean-Louis Bourlanges’in belirlemesi: “Bugün Afrika aynı Afrika değil; büyüyen gelişen ve uluslararası toplumun önemli bir parçası olarak tüm tartışmaların merkezinde olan bir kıta. Biz de bu gelişmelere yeni bir gözle bakmalıyız. Fransa da aynı Fransa değil. 19. Yüzyıl ve 20. Yüzyılın ortalarına kadar olduğu gibi, kısa bir dönem de Gaulle mucizesine rağmen büyük bir güç değil artık orta ölçekli bir güçtür.”

Batı’nın hegemonyası altında olan Afrika ülkeleri, ABD ve Fransız emperyalizmine karşı ülkelerinin bağımsızlıklarını savunan partiler, hareketler, oluşumlar “Ordu-Millet” birlikteliğiyle iktidara geliyor ve topraklarından sömü­­rgeci kurumları ve askerlerini söküp atıyorlar. Bugün artık Afrika’da siyasi, ekonomik ve askeri her denklemin içinde Avrasya’nın gelişen Çin, Rusya, Hindistan ve Türkiye gibi ülkeleri vardır. Fransa Afrika’da iflas etmiş, etkisini yitirmiş ve denklem dışı kalmışlardır. Raportörlerin durumu Kilisede günahlarını itiraf eden günah çıkarma ayinine benziyor.

QOSHE - Fransa Afrika raporuyla günah çıkarıyor - Ali Rıza Taşdelen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Fransa Afrika raporuyla günah çıkarıyor

18 1
13.11.2023

Bugün Fransa’nın en önemli gündemlerinden birisi; Afrika’da aldığı darbeler, tarihi yenilgisi ve kıta üzerindeki etkisini yitirmesi.

Geçen hafta, Parlamento bilgilendirme heyeti, Dışişleri Komisyonu’na “Fransa'nın Afrika'daki yeri nasıl korunur?” başlıklı 175 sayfalık bir rapor sundu. Afrika'daki Fransız politikasına yönelik düşmanlık gösterileriyle karşı karşıya kalmaları, en son Mali, Burkina Faso ve Nijer’den kovulmaları Fransa’yı epey telaşlandırmış.

Raporu, Demokrat Hareket Milletvekili Bruno Fuchs ve Cumhuriyetçiler Milletvekili Michèle Tabarot hazırlamış. Bu iki raportör, Paris'in kıtada neyi yanlış yaptığını araştırmak için birkaç ay boyunca Fransa ve Fransızca konuşulan Afrika'daki (Kuzey Afrika hariç) devlet başkanları, diplomatlar ve askerlerle görüşmüşler.

Fransa’nın özellikle Mali, Burkina Faso ve son olarak Nijer'deki yenilgileri karşısında esnek davranmayarak bu ülkelerdeki yeni askeri otoriteleri tanımayı reddettiğini ifade eden raportörler, bu tutumun Fransa'nın Afrika politikasını anlaşılmaz kıldığını söyleyerek "Bu çifte standart politikasına son vermemek, şüpheciliği ve reddetmeyi beslemeye devam etmek ve gizli bir Fransız gündemi fantezisini körüklemek anlamına gelir" diyen Milletvekilleri, daha "adil bir mesafeyle" yaklaşmak doğru olurdu eleştirisinde bulunuyor.

Raporda, "Demokratik değerlerimizi savunmaya devam etmeli ancak içişlerine karışmamalıyız” denilerek “Çinlilerle, Katarlılarla ya da Suudilerle iş yaparken onlara demokrasi dersi veriyor muyuz?" diye........

© Aydınlık


Get it on Google Play