Alaska zirvesinin ardından Avrupa ve Ukrayna'yı ne bekliyor?
Avrupa Politika Merkezi'nde (EPC) Politika analisti Juraj Majcin, Alaska Zirvesi sonrası Trump'ın tavrı, Avrupa'nın zafiyetleri ve Ukrayna'da üstlenmesi gereken liderlik rolünü AA Analiz için kaleme aldı.
***
ABD Başkanı Donald Trump'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşme, Moskova'nın tam da istediği şekilde sonuçlandı: Ne bir anlaşma yapıldı ne de yeni yaptırımlar gündeme geldi. Oysa Trump, hızlı bir ateşkes sağlanmazsa "ciddi sonuçlar" olacağı uyarısında bulunmuştu; fakat masadan eli boş kalktı. Bu tablo, Putin için açık bir diplomatik zafer. Ortada yalnızca belirsiz bir barış süreci ihtimali kaldı; bu da Rusya'ya hiçbir bedel ödemeden daha fazla toprak ele geçirme serbestisi tanıyor. Trump'ın Rusya'ya karşı daha sert bir tavır takınmaya yanaşmaması karşısında Avrupa'nın önünde tek bir seçenek var: Washington'a karşı inisiyatifi ele almak, liderlik göstermek ve Moskova üzerindeki baskıyı artırmak.
Ukrayna ve Avrupa için tek teselli, Donald Trump'ın kısa vadeli bir siyasi kazanç uğruna Vladimir Putin'le toprak tavizi içeren bir anlaşmaya yönelmemiş olmasıydı. Ancak basın toplantısı, ateşkes karşılığında böyle bir anlaşmanın Putin'in gündeminde hiç olmadığını açıkça ortaya koydu. Kremlin lideri, Moskova'nın "çatışmanın kök nedenleri" olarak tanımladığı meselelere vurgu yaptı: Ukrayna'nın bağımsız devlet varlığı ve Avrupa-Atlantik geleceği. Rusya'nın üstünlük sağladığına ve Kiev'in eninde sonunda çökeceğine inanan Putin, uzlaşmaya en küçük bir ilgi göstermedi.
Putin'in tavizsiz tutumu karşısında Trump, en önemli hedefi olan acil ateşkesi gündemden çıkardı, bu da zirveden önce Ukrayna ve Avrupalı liderlerle üzerinde mutabık kalınan yaklaşımı doğrudan çelişkiye düşürdü. Bu tablo, Avrupa'nın esas zaafını gözler önüne seriyor: Stratejik hedefleri Trump belirliyor,........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein
Beth Kuhel