Doğu’da ve Batı’da Evlât Olmak
‘Evlât olmak’, görünmez bir sorumlulukla başlıyor: “birilerine borcum var.”
Oysa ‘evlât’, ‘borç ödemek’ değil, ‘kökle ilişkiyi sürdürmek’ meselesi.
İnsanlar ‘evlât’ olarak doğuyor, ama ‘evlât olmayı seçmek zamanı’ olgunlaştıkça geliyor.
Olgunluğun sorusu şu mudur?
“Ben kimim ve bu kökten nasıl bir “İnsan’ olarak filizlenebilirim?”
Batı’da “iyi evlât” modeli, modern psikoloji ve liberal değerlerle ‘özerklik’ merkezlidir.
İdeal özellikler, Kendi hayatını kurmak, Sınırları korumak (“boundaries”), Kendine yeterlik, Kendi kararlarını almak,
Ebeveyne yetişkinler arası saygılı bir mesafe ile yaklaşmak.
“İyi evlâtlık”, ebeveynin çocuğunu bağımsız bir birey olarak yetiştirme başarısı üzerinden anlam kazanır.
Görünmez mesaj şudur:
“Seni ‘en iyi sen’ olman için büyüttük; şimdi kendi yolunda yürü.”
Bu model bireyselleştirici ve özgürleştirici olabilir; fakat yanlış anlaşılmış bireycilik şu düşündürücü gölgeyi yaratır:
Yaşlanan ebeveynler yalnız kalabilir, aile bağı yüzeysel ilişkilere dönüşebilir, evlatlık bağı duygusal soğuma riski taşır.
Batı’da “iyi evlât”, kimi zaman ‘kariyer’ ve ‘başarı’ üzerinden ölçülür.
‘Sevgi’ değil, ‘performans’, tutunmak kıstasının önceliği hissedilir.
Eklediğim haberi görür görmez, bunlarla birlikte iki düşünce geçti aklımdan.
‘Aile’ denilen şeyin çatışan farklı kültürlerinin savaş alanı oluşu…........© 10 Haber





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein