Amerika Birleşik Devletleri'ndeki başkanlık seçiminde son 70 güne giriyoruz. Biden'ın adaylık koltuğunu Kamala Harris'e bırakmasıyla dengenin biraz olsun Demokrat Parti lehine değiştiği gözleniyor. Kendi partisi içerisinde hiçbir seçim sürecine girmeyen, hatta girmemesi için özenle çaba harcanan Harris seçimi kazanırsa “demokrasi”nin ne olduğuna ya da olmadığına dair bir kez daha düşünmek gerekecek. Harris, 2020 seçimleri Demokrat Parti başkan aday adaylığı sürecinin henüz başında, parti tabanı ve büyük bağışçıları arasında o denli destek bulamamıştı ki henüz ön seçim sürecine daha girmeden 2019 yılının 3 Aralık günü yarıştan çekilmişti. Demokrat Parti ve seçmeni, parti içerisindeki demokratik süreçleri aşarak adaylığa layık görülmesi mümkün olmayacak bir isme şimdi “denize düşen yılana sarılır” misali bel bağlamış durumda. Ancak sonuç ne olursa olsun 20 Ocak günü, ABD başkanlığı için yemin edecek Trump ya da Harris'i zorlu bir “nükleer caydırıcılık” mirası bekliyor olacak. New York Times gazetesine Beyaz Saray tarafından “itinayla” sızdırıldığı anlaşılan habere göre, ABD Başkanı Biden'ın Mart ayında “yüksek derecede gizlilik” içeren bir nükleer stratejik plana onay vermiş.

SAĞLIK SORUNLARI SEBEBİYLE ADAYLIKTAN ÇEKİLDİ AMA NÜKLEER ÇATIŞMAYA YOL AÇABİLECEK PLANI ONAYLADI
“Yüksek derecede gizli bir planın” nasıl basına sızdığı komedinin birinci, kamuya açık toplantılarda kendi ismini hatırlayabileceği dahi şüpheli, başkan adaylığından çekilmek zorunda kalan bir kişinin henüz 6 ay önce, ucu toplu yok oluşa varabilecek böyle bir planı onaylamış olması komedinin ikinci perdesi olarak sahnelenebilir.
Komedinin birinci perdesi açısından süreci irdeleyecek olursak, ABD'nin nükleer stratejik planları 4 yılda bir yenilenen belgeler. Bu belgedeki bilgiler o denli gizli ki elektronik ortama........

© Yeşilgiresun