Ne karşılığında?
Numan Kurtulmuş’un Dicle Üniversitesi’nde Kürtçe konuşması…
TBMM sıralarında yankılanan “Biji Serok Apo” sloganları…
Ve birkaç gün sonra Diyarbakır’daki yürüyüşte “Türk polisi düşman” diye bağıran DEM’liler…
Birbirinden bağımsız gibi duran bu sahneler son haftalarda üst üste gelince, ister istemez o eski soru yeniden dolaşıma girdi:
Yeni bir süreç mi başlıyor?
Ama bu kez soru başka türlü yankılanıyor.
Artık kimse kan dökülmesini istemiyor, kimse çatışma çağrısı yapmıyor.
Fakat yine de içten içe şu kuşku büyüyor:
Eğer gerçekten bir “yumuşama” olacaksa, bu ne karşılığında olacak?
Türkiye’nin son yirmi yılı, barış kelimesinin ne kadar kaygan bir zemine sahip olduğunu gösterdi.
Bir dönem herkes “çözüm” dedi, umutlandı.
Sonra o umut, sokaklarda, sınırda, şehirde, cenazelerde boğuldu.
Bugün o hatıra hâlâ taze.
Bu yüzden kimse “yeni çözüm süreci” demeye cesaret edemiyor.
Ama aynı anda, kimse “eski sertlik” diline de dönmek istemiyor.
Ortada bir sessizlik var — ve o sessizlikte, herkesin kendi hesabına bir umut ya da temkin var.
İktidar kanadı “toplumsal barış” diyor ama satır aralarında “yeni anayasa” diyor.
DEM Partisi “demokratikleşme” diyor ama altına “ana dilde eğitim, yerel özerklik” maddelerini yerleştiriyor.
Peki bu iki dilin kesiştiği yer neresi?
Gerçekten “barış” mı, yoksa farklı tarafların kendi hedeflerine ulaşmak için kullandıkları ortak bir kelime mi?
Bir süredir Meclis’te “Kardeşlik Komisyonu” adıyla yürütülen çalışmalar da bu tabloya dâhil.
Adı güzel, kulağa yumuşak geliyor.
Ama içeriği belirsiz.
Bu komisyon, sadece toplumda bir yumuşama dili mi kuracak, yoksa yeni anayasanın zeminini mi oluşturacak?
Yoksa ikisi aynı şey mi?
Kardeşlik kelimesi, Türkiye’de hep yüce bir çağrışım yapar.
Ama siyasetin elinde, kardeşlik bile bir araç olabilir.
Çünkü eğer kardeşlik, bir tarafın taleplerine sessiz kalmak anlamına geliyorsa, o zaman kardeşlik değil, suskunluk anlaşmasıdır.
Bugün öyle bir suskunluk dönemi içindeyiz.
Kimse yüksek sesle “çözüm süreci başlasın” demiyor, ama herkes o sürecin unsurlarını parça parça gündeme taşıyor.
Bir yanda Öcalan’ın........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein