Manacılığın modern maskesi
MTO’muzun en parlak talebelerinden Mehmet Varıcı hocamızın camilerin hayatımızdaki ve günümüzdeki rolüyle ilgili makaleleri, sizlerden güzel ilgi gördü. Varıcı hocamız, camilerle ilgili yazdığı yazıları bu yazıyla taçlandırıyor. Zihin açıcı okumalar.
***
En sağlam engeller en görünmeyen olanlarıdır.
Bir ülkeyi işgal etmek için her zaman tanklara, uçaklara ve ordulara gerek duyulmaz. Kimi zaman sırıtan suratlarla, “demokrasi” diyerek, “özgürlük” vaat ederek gelir kuşatma. Kurtuluş Savaşı’nda meydanlarda reddettiğimiz manda ve himaye, bugün farklı yüzlerle aramızda dolaşıyor gibi. Kim bilir belki de esaret, fil eğitiminde kullanılan zincirler gibi ta en baştan boynumuza sinsice dolanmıştır. Sermayenin kalelerini tutanlar ve siyaset sahnesinin yeni aktörleri, yabancı vakıfların fonlarıyla devşirilirken, haberdar mıyız iç cephedeki çatışmalardan? Görünmez ellerle şekillenen bu sahnede, aslında neyi ve kimi alkışlıyoruz? Bu sorular cevap bekliyor; çünkü zincirler ancak görüldüğünde kırılır.
Asıl mesele, ülkeyi yönetenlerin sadece siyasi liderler olmadığı gerçeğidir. Öyle ki siyasetin gizli aktörleri çoğu kez gölge sahnesinde görünmez eller tarafından yetiştirilir, beslenir ve yönlendirilir. Uluslararası kuruluşların, Batılı vakıfların ve “sivil toplum” maskesi altındaki yapıların uzun yıllara yayılan sabırlı planları, tam da burada devreye girer. Rockefeller’ın sağlık projeleriyle başlayan, Ford Vakfı’nın eğitim burslarıyla devam eden, Alman siyasi vakıflarının sessizce yürüttüğü mühendislikle pekişen bu süreç; bugün siyaset dünyamızın ve ekonomi çevrelerinin kritik aktörlerini kendi ekseninde şekillendirmiştir. Artık Batı’nın gücüne ve sermayesine hayran “modern devşirmeler” yetiştirmek için devşirme yasaları gerekmiyor; zihinlere yerleştirilen hayranlık yeterlidir. Bu hayranlık, bağımsızlık söylemlerini içi boş sloganlara dönüştürür; milli çıkarları, Batılı başkentlerin gündemine teslim eder.
Bugün ekonomik bağımsızlık iddiasındaki büyük sermaye gruplarının temsilcileri, hükümetle yaşanan her gerilimde yabancı yatırımcının endişesinden bahsediyor. Bu endişe kimin endişesidir, hangi çıkarları korur hiç sorgulanmıyor. En güçlü şirketlerin buluştuğu derneklerin, Türkiye’nin çıkarlarından çok uluslararası sermayenin çıkarlarını dillendirmesi tesadüf olabilir mi? Bu kurumların yüksek perdeden dile getirdikleri hukuk ve demokrasi talepleri,........
© Yeni Şafak
