menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Fenâ-yı candan fedâ-yı cana: Tasavvuf ve cihat

16 1
30.08.2024

Zaman zaman tasavvufî düşünce ve kültürün, Müslümanları atâlete ve tembelliğe sevk ettiğine, dünyadan el etek çektirip pasifize ettiğine ve cihat ruhundan uzaklaştırdığına dair eleştirilere şahitlik ediyoruz. Oysaki; tarihî gerçekler, bu eleştirinin isabetsiz olduğunu göstermektedir. Zira tarih, -bazı istisnaları olmakla birlikte- sûfîlerin, zikir meydanına koşarken hangi heyecanla koşmuşlarsa, yeri geldiğinde cihat meydanına da aynı şuur ve heyecanla koştuklarına şahitlik etmektedir.

Evet; tasavvufî terbiyede bir pasifize etme boyutu vardır. Ancak bu, nefs-i emmâreye yöneliktir. Muhakkik sûfîlerden anladığımıza göre, tasavvuf; nefsin insana kötülüğü emreden katmanını/boyutunu pasifize etme sanatıdır; nefsini köreltip öz canından geçerek izâfî varlığını “hakikî ve mutlak varlığın yegâne sahibi olan” Cenâb-ı Hakk’ın varlığında ifnâ ve ibkâ etmektir. Şu halde, dünyevî zevk ve menfaatlerden geçmek şöyle dursun, bütünüyle varlığından geçmeye yönelik bir manevî eğitim almış birinden beklenen, elbette îlâ-yı kelimetullah uğrunda gayret sarf etmektir.

İçindeki kâfir olan nefs-i emmâresi ile büyük cihadında, fenâ-yı can edip cemâlullahı müşâhedeyi hedeflemiş olan bir dervişin, yeri geldiğinde hariçteki küffâr ile küçük cihadında fedâ-yı can edip âlem-i cemâle şehadet ile göçmeyi hedeflemesi son derece tabiîdir.

Şimdi gelin, sûfîlerin tarihte cihat hareketlerine nasıl öncülük ettiklerine özet bir şekilde bakalım.

Şam’da Şeyh Rislân diye anılan Türk asıllı sûfî Şeyh Arslan’ın (ö. 1155?), haçlı saldırılarına karşı Şam halkını cihat ruhuyla örgütleyerek Şam’ın savunmasında büyük katkısı olmuştur. Onun, Şam’ın surları dışında hem ön karakol hem de tekke olarak kullanılan “ribat”ı meşhurdur. Dervişlik ile mücahitlik ruhunu mezcetmesi dolayısıyla kendisine “imamu’s-sûfiyye ve şeyhu’l-mücâhidîn” ünvanı verilmiştir.

Nureddin Zengî’nin de tasavvufa gönül veren, hatta sûfîlerin bir nevi şiarı olan yün giymeyi âdet edinen, tekkeleri ve tekke erbabını........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play