menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

O gencin sorusu: Neden “şimdi” konuşur olduk?

72 8
02.11.2025

Bu yazıyı yazmama, önceki gün Marmaray’da karşılaştığım bir gencin sorusu vesile oldu. “Abi” dedi ve başladı konuşmaya: “Bir haftadır gündemimiz bir anda Sudan oldu. Ancak orada yaşananlar yeni değil. Haberler, paylaşımlar elbette insanlık adına, oradaki mazlumlar için çok önemli. Belki de yıllardan beri bekledikleri kamuoyu ilk defa oluşuyor. Ancak yine de aklımı kurcalıyor:

Ne oldu da hepimiz bir anda Sudan’ı konuşur olduk?”

O kadar yerinde bir soruydu ki, üzerine düşünmemek mümkün değildi. Dünya, neden yıllardır devam eden katliamlardan bazılarını görmezden geliyordu?

Eve geldim ve o gencin “Sudan” sorusunun peşine düştüm. Açıkçası aylardan beri Gazze’ye odaklandığım için son gelişmelere vakıf değildim.

Köşedaşım Taha Kılınç’ın yazılarına baktım. Taha Kılınç’ın tespiti; İslam dünyasının bu zamana kadar neden bu kadar sessiz ya da duyarsız kaldığının yanıtını da veriyordu:

“İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiğinin aksine, bu defa Müslüman dünya içinde yaşanan bir mezalim bu. Ölen de öldüren de bu taraftan.”

Bu durum, Sudan’daki çatışmanın “dini” değil;

iktidar

ve güç paylaşımı temelli olduğunu gösteriyor.

Peki

Sudan’daki Müslümanların bir kısmı, İsrail’den geri kalmayacak bir vahşete

neden imza atıyor?

İç savaş iki ana grup arasında yaşanıyor:

1- Sudan devletinin resmi ordusu Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF).

2- Eski “Cancevid” milislerinin dönüşmüş hali olan Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF).

11 Nisan 2019’da Ömer Beşir’in devrildiği askeri darbeden sonra başlayan güç ayrışmaları, çatışmaları getirdi. Taha Kılıç tabloyu dünkü yazısında şöyle netleştirmişti:

“Şu anda izlemekte olduğumuz vahşet ve mezalim, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin BAE kanalıyla elde ettiği ağır silahlar, mühimmat ve savaş uçakları sayesinde yaşanıyor.”

Son bir haftadır önümüze düşen vahşet........

© Yeni Şafak