Bir adım geriden kendimize bakalım mı?
Peygamber Efendimiz,
“Kişi dostunun dini üzeredir. Bu yüzden her biriniz, kiminle dostluk ettiğine dikkat etsin”
buyurmuş.
Türkçede en fazla kullanılan deyimlerden biri de şöyledir:
“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.”
İnsanın insanla ilişkisi üzerine
söylenmiş, ne kadar da doğru uyarı ve tespitler değil mi?
Okuduğumuzda “Evet. Evet.” diyebileceğimiz böyle onlarca örnek verebilirim. Ancak ben
tam aksini,
bu sözlerden yola çıkarak
çağımızın en büyük sorunu olan “insansızlık” bunalımımıza değinmek istiyorum.
Edirnekapı surlarında işlenen cinayetin şoku hâlâ üzerimizde. Daha çok konuşulacak. Öyle görünüyor ki deştikçe deşeceğiz. Yeni bilgiler ortaya çıktıkça da
bir süredir toplumu etkisi altına alan vahşet sosyolojisinin taşıyıcıları olacağız.
Bu arada devleti, sistemi, adaleti, idarecileri, aileleri, ahlâkî çöküntüyü, ekranlardaki yayınları, internet sitelerini, sosyal medyayı,
şunu, bunu, herkesi, her şeyi kıyasıya eleştireceğiz.
Çözüm üretilmesini isteyeceğiz. Yetkilileri göreve davet edeceğiz.
Sonra?
Asla dönüp kendimize bakmayacağız! Belki birkaç gün, belki saatler geçmeden başa saracağız. Şiddetin esiri olduğumuz ve
zihnimizi üçüncü sayfa haberleriyle beslediğimiz için
kötülüğün sonsuzluğuna teslim olduğumuzu bile göremeyeceğiz.
Günlerdir WhatsApp gruplarında dolaşan ve sosyal medyadan önümüze düşen o görüntüleri izlemedim.
Daha kimseler paylaşmadan bana gelmişti oysa.
Baktım izlenecek gibi değil gönderen kişiden detayları anlatmasını istedim. Daha da ne o videoları açtım ne de çalışma arkadaşlarım dâhil kimselere gönderdim. Üzerine de tek satır yazmadım, paylaşım yapmadım. Kendimi bir nevi koruma moduna aldım. Zaten sokaklarda yürürken kulaklarıma çalınanlar yetti. Nihayetinde dünkü gazetelerde yazılan haberleri okudum. Meselenin özüne değinen bilgiler edindim. Ayrıntılarına girmeyeceğim.
İki kızı vahşice katledip intihar eden Semih Çelik’in babasının ifadesini;........
© Yeni Şafak
visit website