menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zayi olan zamanlar

4 1
yesterday

Bu ayeti zihnime taşıyan nehir kenarında dört kişinin bir masadaki birlikteliği idi. Bedenler bir masanın etrafında fakat ruhları duyguları ellerindeki telefonun içinde.

Bu birliktelikte muhabbet yoktu. Yan masadaki yüksek sesle konuşmalar, kahkahalar dikkatimi çekmişti. Ne güzel birbirleriyle vakit geçiriyorlar diye düşünüyordum ki sohbetlerinin ne kadar malayani olduğunu fark ettim. Ve “Onlar göklerin ve yerin ifade ettiği mânâlara bakmazlar mı?” ayeti zihnime geldi.

Ben de yürürken bu hakikatleri tefekküre daldım. “Bunun adı vakti öldürmek değil mi?” dedim yanımdaki arkadaşıma. Tabiî ki onun bu şekilde etrafa baktığımdan haberi yoktu. Kısaca aktardım neler gördüğümü, düşündüğümü. Birlikte bakmaya başladık nehir kıyısındaki bütün masalara.

Oturanların hiçbiri kayda değer bir şey yapmıyordu. Yani vakti öldürüyorlardı. Her baktığımız yerde vakitlerin öldüğünü düşündük. Zaman değerli fakat ne kadar zamanımız var bilmiyoruz.

Onun için hakikî ömrün bulunduğun andır. Bu hakikati değerlendirirken zaman içindeki vakit çok kıymetli diye konuştuk. Meselâ namaz vakitleri veya tefekkür anları veya Allah’ın razı olacağı her amel âna değer katmaktaydı. Böyle olunca da insan yaşadığı zaman diliminin kıymetini bilen oluyordu.

Nehirin deniz ile birleştiği noktaya gelmiştik yorulduğumuzu hissedince bir banka oturup manzarayı seyre daldık. İlk dikkatimi çeken şey ayın suya yansımasıydı. Şeffaflıkta esmanın yansıması böyle ortaya çıkıyor demek ki. Fakat kaldırımdaki taşlarda ayın ışığının aksini........

© Yeni Asya