“Erdoğan giderse kim gelir?” değişim talebi mi kabulleniş mi?
Bir ülke bazen bir kişiden çok, o kişiyi konuşmaya alışır.
Sonra da fark etmeden, o alışkanlığı “siyaset” zanneder.
Bugün “Erdoğan sonrası kim olur?” sorusu etrafında dönen tartışmalar tam da böyle bir alışkanlığın ürünüdür. İktidar medyası da muhalif medya da aynı noktada buluşuyor: Erdoğan sonrasını konuşarak, Erdoğan’ın kurduğu sistemi konuşmaktan kaçınıyor.
Peki bu sadece bir gündem yanılgısı mı, yoksa daha derin bir kabulleniş mi?
Muhalefet için bu sorunun cevabı acı olabilir. Çünkü muhalefet artık bir rejimi değiştirmek için değil, o rejimin sınırlarında bir yer edinebilmek için siyaset üretiyor. Bir dönemin en güçlü muhalif iddiası, bugün “başkan kim olur” sorusuna indirgenmiş durumda.
Sisteme karşı değil, sistemin içinde bir değişim talebi…
Bu bir strateji mi, yoksa farkında olunmadan içselleştirilmiş bir teslimiyet mi?
Medyada bu tartışmaların biçimi bile kabullenişin bir göstergesi.
Her ekran, her manşet aynı soruyu dönüp dolaştırıyor:
“Erdoğan giderse kim gelir?”
Ama kimse şu soruyu sormuyor:
“Erdoğan’ı mümkün kılan sistem gider mi?”
Bu sorunun etrafında susuldukça, siyaset de daralıyor.
Her tartışma bir isim üzerinde düğümleniyor; her umut bir kişiye bağlanıyor.
Oysa asıl mesele, kişilerin değişmesi değil, mekanizmanın nasıl işlediği.
Fakat kimse o mekanizmaya dokunmak istemiyor. Çünkü herkes, bir şekilde onun içinde yer almak........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein