menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Görünmeyen duvarlar: (İş hayatında engelli olmak)

9 27
24.11.2025

Bazı insanlar sabah işe giderken kahvesini alır, kulaklığını takar, günün temposuna kendini bırakır. Bazılarıysa bastonunun ucuyla kaldırımın çatlaklarını yoklayarak, zihninde ezberlediği yolları adımlayarak başlar güne. Kimi bir sonraki kaldırımda tekerlekli sandalyesinin inip çıkabileceği “bir rampa var mı” sorusunun yanıtını ararken, bir başkası sesini duyamadığı kuşların kanat çırpışlarını izlerken bulur kendini şehrin girdabında. Her adım, sadece bir mesafeyi değil; bir önyargıyı, bir sessizliği, bir dışlanmayı aşma çabasıdır.

Engelli bireyler için çalışma hayatı, çoğu zaman mesleki yeterlilikten çok, görünmeyen duvarlarla mücadele etmeyi gerektirir. Bu duvarlar, betonarme değildir. Ne bir tuğlası vardır ne de harcı. Ama en sağlam duvarlardan daha inatçıdırlar. Çünkü bu duvarlar, insanların zihninde örülür. Bu duvarların sıvası önyargıdır. “Yapamaz”, “zorlanır”, “eksik kalır” gibi cümleler yükseltir bu duvarları. Ve bu cümleler, engelli bireylerin önüne sadece engel değil, aynı zamanda bir yalnızlık bariyeri de çeker.

Engelli bir birey erişilebilirlikten uzak, eşitsizliklerle kuşatılmış, bin bir güçlükle baş ederek elde ettiği öğretmenlik mesleğini icra etmeye başladığı ilk günden itibaren ağır diyetler öder. Bir okulun koridorlarında yankılanan baston sesi, bazı kulaklara yabancı gelir. Ama o sesi çıkaran öğretmen için bu ses, bir kararlılık ilanıdır.

Engelli öğretmen öğrencileriyle sıcak temasa geçmeden evvel okul idaresi, veli ve meslektaşlarının oluşturduğu üçgende soğuk bir savaşın tam ortasında bulur kendini. Önce okul idaresi ders vermek istemez. Çünkü düşünür ki, engelli bir öğretmen........

© Yeni Ankara