menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

‘Anadolu İhtilali’nin Karnesi

23 0
22.06.2024

Fikir namusuna sahip Kemalist yazarlardan Sabahattin Selek, “Anadolu İhtilali” adlı kitabının sonunda, erken dönem cumhuriyet idaresinin bir karnesini çıkarmaya çalışır. “Neler başarıldı, neler başarılamadı” gibi bir tasnife girişir.

Burada, ideolojik cambazlıklara, manipülasyonlara tevessül etmeden bazı değerli tespitlerde bulunur. Bunlardan bazılarını paylaşmak istiyorum.

Selek, “Laiklik, Türk toplumunun İslam uygarlığından batı uygarlığına geçebilme şartı idi” dedikten sonra, cumhuriyet idarecilerinin ‘laik bir devlet kurabildiklerini, ama laik bir toplum yaratamadıklarını’(esefle) tespit eder. Bunun nedenlerinden bazılarını şöyle sıralar:

“Atatürk rejimi, gerçek anlamıyla halkçı olamamış ve halkçılık bir özenti, bir fantezi halinde kalmıştır.”

Selek, “fantezi” diyor ama propaganda demiyor. Oysa doğrusu, halkçılığın bir propaganda aparatı olduğudur. Bu aparatla sadece muhalefet susturulmaz, aynı zamanda Osmanlı tecrübesi de mahkum edilir. Aynı propaganda bugün de kuvvetli bir biçimde devam eder…

Selek halkçılığa sonra geri dönecektir. Ama bu arada devletçilik fikrini ele alır.

“Devletçilik fikri, Anadolu İhtilalinin felsefesinde kuvvetli bir unsur olarak mevcuttu. Mustafa Kemal Paşa 1 Mart 1922 günü, Meclisi açış nutkunda, ‘kamu yararını doğrudan doğruya ilgilendiren kurumları ve teşebbüsleri devletleştireceğiz’ demek suretiyle, devletçi görüşü tereddüde hiç yer bırakmayacak kesinlikle belirtmişti. Fakat, zaferden sonra ihtilal, kendi felsefesine bu noktada ihanet etti.”

İhanet ifadesi bugün için bile fazla cüretkardır. Zaferden sonra iddialardan bir bir vazgeçilmesi, reel politiğin dayatmalarına boyun eğilmesi, İktisat Kongresi’nde Gazi’nin “devletçilikten tek kelimeyle bile söz etmemesi”, Selek’i öfkelendirmiş olabilir.

“17 Şubat 1923 günü İzmir'de toplanan İktisat Kongresi ile Yeni Türk Devletinin Milli kapitalist ekonomiyi benimsediğini görmekteyiz. Gazi Mustafa Kemal Paşa, kongreyi açış nutkunda devletçilikten tek kelimeyle bile söz etmemiştir. Gerçi bu kongrenin biraz da politik sebeplerle düzenlendiği sezilmektedir. Fakat, Lozan Antlaşması imzalandıktan sonraki uygulama, Türkiye İktisat Kongresinde beliren eğilimin (Milli Kapitalist Ekonomi) Devletçe benimsendiğini ortaya koymaktadır.”

Yani Türkiye milli kapitalist ekonomi ile “emperyalist sistem içinde kalmaya devam” edeceğini ilan ediyor dünyaya. Peki Milli Mücadele’ye “yüklenen” “anti emperyalist” anlama ne oldu?........

© Yeni Akit


Get it on Google Play