menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yanımdan güle oynaya geçerken bir çocuk dikkatimi çekmişti...

13 1
18.11.2025

Küçük kerimemle torunum Bahçelievler İhlâs Kolejinde okuyorlardı. Her akşam olduğu gibi onları almaya gitmiştim...

Eskiden köylü olsun, şehirli olsun insanımız birbirlerine; mânâ içinde mânâ yüklü, kelimelerle hitap etmeyi severdi. Öyle ki konuşmak bir "sanat" hâlini almıştı.

Dolayısıyla her hususta ifadelerin en vecizi, mânâların en yükseği, en alımlısı, en edeplisi seçilmiş, kendini ifade edebilmede üstün bir lisan ortaya çıkmıştı.

Evlilik, aile hayatı ile alakalı olanlar ise bu hususta zirve sayılırdı.

İslâm ahlakıyla ahlaklanmış kavimlerde, bilhassa Osmanlılarda bu anane, görgü en üst seviyedeydi.

Evlât, babasına; “beybabacığım” annesine; “hanımanneciğim …” Hanım, kocasına; “efendi, efendiciğim”; bey de hanımına; “hanım sultan” vs. hürmet, muhabbet, iltifat, kadir, kıymet ifade eden manidar sözlerle hitap ederlerdi.

Yuva kuranlar için:

“Evlenmek”

“Ev-bark kurmak”

“Baş-göz olmak”

“Zevc-zevce olmak”

“Karı-koca olmak” gibi destansı kelimeler seçilmişti.

Anadolu’da en yaygın olanı ise hiç şüphesiz ailenin birbirine;........

© Türkiye