Yaşlanma Korkusu, Zaman Algısı ve İnsan Deneyimi:
Psikolojik, Sosyolojik ve Kültürel Bir Değerlendirme
Sefa Yürükel
Zamanla Yüzleşmek
İnsanlar yaşlanmaktan söz ederken çoğu zaman biyolojik bir süreçten değil, zamanla kurdukları duygusal ilişkiden bahseder. Yaşlanma, yalnızca takvim yapraklarının ilerlemesi değildir; güç kaybı, belirsizlik, ölüm fikrinin giderek görünür hâle gelmesi ve geçmişle bugün arasındaki mesafenin açılmasıyla birlikte anılır. Bu nedenle yaşlanma düşüncesi, korku ile kabulleniş arasında salınan karmaşık bir duygulanımı beraberinde getirir.
Modern toplumlarda yaşlanmaya dair endişeler, bireysel deneyimin çok ötesine geçerek toplumsal normlar, ekonomik sistemler ve kültürel idealler tarafından şekillendirilir. Gençliğin yüceltildiği, üretkenliğin değerle özdeşleştirildiği ve bedenin sürekli optimize edilmesi gereken bir proje olarak görüldüğü ortamlarda, yaşlanmak çoğu zaman bir “gerileme” olarak algılanır. Bu algı, bireyin kendilik değerini tehdit eden bir unsur hâline gelir.
Öte yandan yaşlanma korkusu evrensel değildir; tarihsel ve kültürel bağlamlara göre farklı anlamlar kazanır. Bazı toplumlarda yaş almak bilgelik ve saygınlıkla ilişkilendirilirken, bazılarında görünmezlik ve dışlanma ile eş tutulur. Bu farklılıklar, yaşlanmanın biyolojik bir kaderden ziyade toplumsal olarak inşa edilen bir deneyim olduğunu gösterir.
Psikoloji literatürü, yaşlanma kaygısının çoğu zaman ölüm korkusunun dolaylı bir ifadesi olduğunu ortaya koyar. Ernest Becker’in belirttiği gibi, insan davranışlarının büyük bölümü ölümlülük bilgisini bastırma çabasından beslenir. Yaşlanma ise bu bilginin bedensel olarak görünür hâle gelmesidir.
Bu bağlamda yaşlanma korkusu; bireysel kaygılar, toplumsal beklentiler, kültürel anlatılar ve siyasal düzenlemelerin kesiştiği çok katmanlı bir olgu olarak ele alınmalıdır.
Psikolojik Boyut: Yaşlanma, Benlik ve Ölüm Kaygısı
Psikolojik açıdan yaşlanma, benlik algısında önemli kırılmalara yol açar. Gençlik döneminde birey, zamanı sınırsız bir kaynak gibi algılarken, yaş ilerledikçe zamanın sınırlılığı daha belirgin hâle gelir. Bu farkındalık, varoluşsal kaygıların yoğunlaşmasına neden olur.
Ölüm Korkusunu Yönetme Kuramı/ Dehşet Yönetimi Kuramı (Terror Management Theory), ölüm farkındalığının bireyde savunma mekanizmalarını tetiklediğini ileri sürer. Yaşlanma belirtileri, bu farkındalığı güçlendirdiği için bireyler inkâr, kaçınma veya aşırı gençlik takıntısı geliştirebilir. Kozmetik müdahaleler, performans odaklı yaşam biçimleri ve sürekli meşguliyet hâli bu savunmaların dışavurumlarıdır.
Erik Erikson’un psikososyal gelişim kuramında ileri yetişkinlik dönemi, “benlik bütünlüğü” ile “umutsuzluk” arasındaki gerilimle tanımlanır. Kişi yaşamını anlamlı bir bütün olarak değerlendirebilirse yaşlanma daha sakin........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar