Uluslararası Güçlerin Rekabet Alanı Olarak Yeni Orta Doğu ve Türkiye’nin Konumu
Orta Doğu’da Dönüşen Jeopolitik Yapı
Orta Doğu, son yıllarda sadece dönemsel çatışmalar ve krizlerle değil, çok katmanlı bir güç yeniden yapılanmasıyla karakterize edilmektedir (Gelvin, 2016; Fawcett, 2020). Bölgede klasik devlet hiyerarşileri ve sınır temelli egemenlik anlayışı zayıflamakta, fiilî güç alanları ve yarı-devlet yapıları uluslararası siyasetin belirleyici unsuru hâline gelmektedir (Baylis, Smith & Owens, 2020).
ABD ve İsrail ekseni, bölgedeki fiilî kontrol alanlarını genişleterek, merkezi devletlerin ekonomik ve askeri omurgasını zayıflatmakta ve yeni güvenlik ve diplomatik dengeler inşa etmektedir (Liu & Shu, 2023; The Crises in the Middle East, 2025). Somaliland’in fiilî tanınması ve Fırat’ın batısındaki sözde özerk bölgenin desteklenmesi, bu stratejinin somut örnekleri olarak öne çıkmaktadır.
Bu süreçte bölgesel aktörler sadece kendi çıkarlarını korumakla kalmayıp, aynı zamanda ABD‑İsrail merkezli düzenin bir parçası hâline gelmekte, uluslararası hukuka dayalı normlar ikincil bir düzlemde değerlendirilmektedir (Kissinger, 2014; Mearsheimer, 2018).
Bölgede çok kutuplu bir yapı, Avrasya ekseni ve Avrupa Birliği’nin sınırlı müdahaleleri ile birlikte ortaya çıkmaktadır (Politics and Strategy of the United States, the Russian Federation, and China, 2022; Roohi, 2025). Türkiye ise coğrafi ve demografik avantajına rağmen sahada stratejik inisiyatifi kaybetmiş ve diplomatik söylemlerini somut kazanımlara dönüştürememiştir (İnaç & Kına, 2025).
ABD‑İsrail Ekseni ve Bölgesel Güvenlik Dinamikleri
ABD ve İsrail, Orta Doğu’daki stratejik hakimiyetlerini sadece askeri güç ile değil, diplomatik, ekonomik ve fiilî kontrol mekanizmaları aracılığıyla sağlamaktadır (Liu & Shu, 2023). Bu eksen, bölgesel istikrarı fiilen şekillendirmekte ve kırılgan aktörleri kendi güvenlik çerçevesi içerisine çekmektedir (The Crises in the Middle East, 2025).
Somaliland’in tanınması ve Fırat batısındaki sözde özerk bölgeye destek, ABD ve İsrail’in fiilî güç alanlarını genişletme stratejisinin doğrudan sonuçlarıdır (Anadolu Ajansı, 2025). Bu uygulamalar, uluslararası hukuku bypass ederek yeni diplomatik ve askeri karakollar oluşturmakta, bölgesel gerilimi kalıcı hâle getirmektedir (The Guardian, 2025).
ABD‑İsrail ekseni, yerel silahlı grupları, etnik ve mezhepsel fay hatlarını ve ekonomik krizleri bir araç olarak kullanmakta; kaosu kontrol altında tutmayı hedeflemektedir (Time Magazine, 2025). Bu strateji, merkezi devletlerin ekonomik ve siyasi omurgasının zayıflatılması ile uzun vadeli bağımlılığı pekiştirmektedir (Mearsheimer, 2018).
Bölgede oluşan fiilî güç alanları, yalnızca güvenlik ve diplomasi üzerinde değil, ekonomik ve enerji koridorlarında da ABD‑İsrail etkisini güçlendirmektedir (The Wall Street Journal, 2025). Bu durum, bölgesel aktörlerin bağımsız hareket kabiliyetini sınırlamaktadır.
Bu yüzden, ABD‑İsrail ekseninin stratejik hamleleri, Orta Doğu’nun yeniden şekillenmesinde belirleyici bir rol oynamakta, merkezi otoritelerin zayıflatılması ve yarı-devlet yapılarının güçlendirilmesiyle kalıcı kırılganlık yaratmaktadır (Gelvin, 2016).
Avrasya Ekseni: Rusya ve Çin’in Çok Taraflı Etkisi
Rusya ve Çin, Orta Doğu’da ABD‑İsrail merkezli düzenin karşısında alternatif güç merkezleri oluşturmaktadır (Politics and Strategy of the United States, the Russian Federation, and China, 2022). Rusya’nın Suriye ve Libya’daki askeri müdahaleleri ve Çin’in Kuşak-Yol Girişimi projeleri, bölgesel ekonomik ve diplomatik etkiyi artırmaktadır (Fan, 2025; Roohi, 2025).
Rusya, bölgedeki krizleri kendi çıkarları doğrultusunda yönetmekte; enerji ve askeri işbirlikleri ile çok........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar