menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

TÜRKİYE’NİN KURUCU FELSEFESİ VE “TÜRK” KAVRAMI: SİYASAL YURTTAŞLIK, ORTAK DEĞERLER VE KARŞILAŞTIRMALI DEMOKRASİLER

10 7
20.12.2025

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci, yalnızca bir devletin ortaya çıkışı değil, aynı zamanda yeni bir siyasal kimlik ve yurttaşlık anlayışının inşası anlamına gelmektedir. Bu süreçte benimsenen kurucu felsefe, imparatorluktan ulus-devlete geçişin gerektirdiği kapsayıcı bir siyasal kimlik anlayışını temel almıştır. “Türk” kavramı bu bağlamda, etnik bir aidiyetin ötesinde siyasal ve hukuki bir üst kimlik olarak tanımlanmıştır.

Cumhuriyet’in kurucu kadroları, çok etnili ve çok kültürlü bir toplumsal yapıdan modern bir ulus-devlet yaratmayı hedeflemiştir. Bu hedef doğrultusunda kimlik, kan bağı veya kültürel homojenlik üzerinden değil, ortak değerler ve ortak hukuk üzerinden tanımlanmıştır. “Türk” kavramının anayasal içeriği bu anlayışın ürünüdür.

Mustafa Kemal Atatürk’ün söylem ve uygulamalarında da bu yaklaşım açık biçimde görülmektedir. Atatürk, ulusu; ortak kader, ortak hukuk ve ortak gelecek bilinci etrafında tanımlamış, yurttaşlık bağını siyasal birlikteliğin temeline yerleştirmiştir. Bu yaklaşım, Cumhuriyet’in kapsayıcı karakterini belirlemiştir.

Bu kurucu felsefe, yönetme yetkisinin hangi ölçütlere göre belirleneceği sorusuna da net bir yanıt vermiştir. Yönetme hakkı, bireyin “ne olduğu” ile değil, “hangi değerlere bağlı olduğu” ile ilişkilendirilmiştir. Böylece siyasal meşruiyet, kimlikten ziyade ilkelere dayandırılmıştır.

CUMHURİYET’İN KURUCU FELSEFESİNDE “TÜRK” KAVRAMI

Cumhuriyet’in kuruluşunda “Türk” kavramı, etnik bir kimlik tanımı olarak değil, siyasal bir aidiyet ifadesi olarak kurgulanmıştır. Bu yaklaşım, Osmanlı İmparatorluğu’nun çok kimlikli yapısından ulus-devlete geçiş sürecinde bilinçli bir tercihi yansıtmaktadır. Amaç, yeni devletin tüm vatandaşlarını kapsayan ortak bir yurttaşlık zemini oluşturmaktır.

Kurucu felsefeye göre ulus, ortak tarihsel deneyimlerin, ortak kaderin ve ortak hedeflerin ürünüdür. Bu nedenle “Türk” kimliği, belirli bir etnik kökene indirgenmemiş; devletle kurulan siyasal ve hukuki bağın adı olarak tanımlanmıştır. Bu tanım, anayasal vatandaşlık anlayışının temelini oluşturmuştur.

Atatürk’ün ulus tanımı, kültürel veya biyolojik değil, siyasal ve hukuksaldır. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” yaklaşımı, bu anlayışın en açık ifadesidir. Burada belirleyici olan unsur, ortak yurttaşlık bilincidir.

Bu çerçevede “Türk” kavramı, farklılıkları yok sayan değil, onları ortak bir devlet çatısı altında birleştiren bir işlev görmüştür. Kurucu felsefe, ayrıştırıcı kimlik siyasetinden bilinçli olarak uzak durmuştur. Ulusal........

© Turkish Forum