menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

MUSTAFA MUĞLALI OLAYI’NDAN ERGENEKON VE BALYOZ KUMPASLARINA

5 0
25.12.2025

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE YÖNELİK SİSTEMATİK TASFİYELERİN TARİHSEL VE SİYASAL ANALİZİ

Sefa Yürükel

Türkiye Cumhuriyeti tarihi, yalnızca açık askeri ve siyasi müdahalelerle değil, aynı zamanda hukuk kisvesi altında yürütülen sistematik kumpaslarla şekillendirilmiştir. Bu kumpasların ortak hedefi, devletin kurucu aklı olan Türk Silahlı Kuvvetleri ve onun temsil ettiği laik, bağımsız ve anti-emperyalist çizgi olmuştur. Mustafa Muğlalı Olayı, bu sürecin erken ve çarpıcı örneklerinden biridir.

Muğlalı davası, yüzeysel ve ideolojik okumalarla ele alındığında bir “hukuk süreci” gibi sunulsa da, tarihsel bağlam içinde değerlendirildiğinde bunun açık bir siyasi tasfiye ve gözdağı operasyonu olduğu görülmektedir. O gün Menemen’deki Kubilay olayından hemen sonra İstiklal Mahkemesi Başkanı olan ve ayaklanmacılara, şeriatçı gerici katillere idam cezası veren Muğlalı’yı hedef alan akıl, daha sonra farklı biçimlerde Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davalarla yeniden sahneye çıkmıştır.

Bu makale, Mustafa Muğlalı Olayı ile 2000’li yıllardaki TSK kumpasları arasında doğrudan bir zihniyet ve yöntem sürekliliği olduğunu savunmaktadır. Bu süreklilik tesadüf değil, emperyal merkezlerle uyumlu yerli işbirlikçi siyasal iktidarların bilinçli tercihlerinin sonucudur.

MUSTAFA MUĞLALI OLAYI: TARİHSEL BAĞLAM, HUKUK VE SİYASİ TASFİYE

Mustafa Muğlalı Olayı’nı doğru değerlendirebilmek için olayın gerçekleştiği dönem ile yargılamanın yapıldığı dönem arasındaki zaman farkı özellikle vurgulanmalıdır. Mustafa Muğlalı’ya iddianamede isnat edilen suçlar; 1943’te Özalp’te yaşanan 33 kişinin öldürülmesi olayında taammüden adam öldürmeye emir vermek, yetkisini kötüye kullanmak, yargısız infaz yaptırmak ve askerî yetkileri hukuk dışı biçimde sivillere karşı kullanmak şeklindedir. Bu suçlamalar, olaydan yaklaşık sekiz yıl sonra, siyasal iktidar değişiminin ardından gündeme getirilmiş; yargılama süreci tarihsel olarak ciddi hukuk tartışmalarına konu olmuştur.

1943 yılında sınır güvenliği kapsamında alınmış askerî bir kararın, yaklaşık sekiz yıl sonra siyasal iktidar değişiminin hemen ardından gündeme getirilmesi, olayın hukuki değil siyasi saiklerle ele alındığını açıkça göstermektedir.

Demokrat Parti iktidarı, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarıyla ideolojik bir hesaplaşma içindeydi. Tek parti dönemini “baskı rejimi” olarak sunan DP, bu söylemi somutlaştırmak için sembolik hedeflere ihtiyaç duymuştur. Mustafa Muğlalı, hem Cumhuriyet ordusunun temsilcisi hem de kendini savunamayacak kadar yaşlı ve hasta olması nedeniyle bu sembolik tasfiye için seçilmiştir.

Yargı sürecinde evrensel hukuk ilkeleri sistematik biçimde ihlal edilmiştir. Geriye dönük ceza uygulaması, tanık ifadelerinin çelişkileri, savunma hakkının fiilen kısıtlanması ve davanın yoğun medya propagandasıyla desteklenmesi, bu sürecin bağımsız bir yargılama olmadığını kanıtlamaktadır.

Muğlalı’nın cezaevinde ölümü, hukuki sürecin doğal bir sonucu değil, sürecin siyasi amacına ulaşmasının tamamlanmasıdır. Bu ölümle birlikte yalnızca bir kişi değil, Cumhuriyet’in askerî meşruiyeti de yargılanmak istenmiştir. Bu yönüyle Muğlalı Olayı, sonraki kumpas davalarının tarihsel prototipidir.

KUBİLAY, MUĞLALI VE CUMHURİYET TARİHİNDE SEÇİCİ HAFIZA

Cumhuriyet tarihine ilişkin tartışmalarda en sık rastlanan sorunlardan biri, olayların bütünlüklü değil, seçici bir hafıza ile ele alınmasıdır. Menemen Olayı ve Kubilay, haklı olarak Cumhuriyet karşıtı gerici kalkışmanın simgesi olarak anılırken, aynı Cumhuriyet’i savunan askerî figürlerin dışlanması ciddi bir tarihsel çelişkidir.

Kubilay ile Muğlalı arasında esaslı bir karşıtlık değil, ortak bir bağ vardır: her ikisi de Cumhuriyet’in hedef alındığı dönemlerde bedel ödemiştir. Birini sahiplenip diğerini lanetlemek, Cumhuriyet’i ilkesel değil, araçsal olarak savunmak anlamına gelir.

Bu seçici yaklaşım, güncel siyasetin ihtiyaçlarına göre şekillenen bir tarih anlatısının ürünüdür.........

© Turkish Forum