Cumhuriyetçi Devletin Yeniden İnşası ve Siyasal Kültürün Dönüştürülmesi
Devleti ister demokratik yöntemlerle ister hile ve manipülasyon yoluyla ele geçiren İslamcı kültür, kurumsal yönetim üretmez; onun yerine yaygara, gösteri ve sembolik siyaset üretir. Bu yapı için devlet, yönetilecek bir kamusal aygıt değil, ideolojik olarak yıkılması gereken bir engel ve ele geçirildiğinde yağmalanacak bir ganimettir. Bu nedenle çözüm, yalnızca iktidar değişimini değil, devlet fikrinin ve siyasal kültürün köklü biçimde yeniden tesisini gerektirir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk tarafından kurulan ve döneminde dünyada saygı gören kurumsal yapısının bugün enkaz haline gelmesinin temel nedeni, Cumhuriyetçi akıldan sistemli biçimde uzaklaşılmasıdır. Halkın siyasal tercihlerini dinin belirlediği, yöneticilerin laikliği biçimsel bir unsur olarak gördüğü, bürokrasinin hukuku uygulamak yerine iktidara tabi olduğu bir yapı sürdürülebilir değildir. Bu nedenle çözüm, Atatürk ilke ve devrimlerinin sembolik değil, kurumsal ve işlevsel olarak yeniden hayata geçirilmesidir.
Dinin egemen olduğu toplum yapısı, modern hukuk devleti ile bağdaşmaz. Din, bireysel inanç alanının dışına taşarak siyasal meşruiyet kaynağı haline geldiğinde, hukuk askıya alınır ve keyfilik kurumsallaşır. Çözüm, laikliğin bir yaşam tarzı tercihi değil, devletin varlık koşulu olarak yeniden tanımlanmasıdır. Laiklik, yalnızca din özgürlüğünü değil, hukukun üstünlüğünü ve yurttaş eşitliğini güvence altına alan kurucu ilkedir.
Hukuku uygulamayan, siyasal iktidara göre hareket eden bürokrasi, devletin içten çöküşünün başlıca araçlarından biridir. Bu nedenle çözüm, bürokrasinin yeniden liyakat, tarafsızlık ve hukuki sorumluluk esasına göre yapılandırılmasını zorunlu kılar. Yargı başta olmak üzere tüm idari yapı, siyasal sadakatten arındırılmadıkça devlet kapasitesi yeniden üretilemez.
Seyirci kalan, tepkisizleşen ve konfor alanına çekilen laik kesimler, bu yıkım sürecinin pasif ortakları haline gelmiştir. Çözüm, laikliğin savunusunu elitist bir refleks olmaktan çıkararak, toplumsal ve siyasal bir bilinç haline getirmektir. Yurttaşlık bilinci, ancak aktif siyasal katılım, örgütlü sivil toplum ve Cumhuriyetçi değerler etrafında yeniden üretilebilir.
Devletin yeniden ayağa kalkması, İslamcı ideolojinin devletle kurduğu yıkıcı ilişkinin açık biçimde teşhir edilmesini ve reddedilmesini gerektirir. Devleti günah olarak gören ama ele geçirince mutlak güç olarak kullanan bu zihniyetle uzlaşma mümkün değildir. Çözüm, ideolojik netlik, kurumsal kararlılık ve Cumhuriyetçi aklın yeniden egemen kılınmasıdır.
Türkiye’nin çıkışı, yeni bir ideolojik sentezde değil; kurucu değerlerin çağdaş koşullarda yeniden uygulanmasındadır. Akıl, bilim, hukuk ve laiklik dışındaki her yol, yalnızca daha derin bir çöküş üretmektedir. Devletin kurtuluşu, onu ele geçiren kültürden değil, onu kuran zihniyetten geçmektedir.
Cumhuriyetçi Restorasyon
Cumhuriyetçi restorasyon, bir rejim değişikliği değil; tahrip edilmiş olan Cumhuriyet devletinin kurucu ilkeleri doğrultusunda yeniden ayağa kaldırılması sürecidir. Bu restorasyon, devleti ele geçiren ve onu ideolojik olarak yok edilmesi gereken bir günah, fiilen ise yağmalanacak bir ganimet olarak gören İslamcı siyasal kültürle kesin bir zihinsel ve kurumsal kopuşu zorunlu kılar. Sorun kişilerden değil, devletle bağdaşmayan bir ideolojiden kaynaklanmaktadır.
Cumhuriyetçi restorasyonun ilk koşulu, devletin laik niteliğinin tartışmasız biçimde yeniden tesis edilmesidir. Laiklik, din karşıtlığı değil; devletin akıl, hukuk ve bilim temelinde işlemesinin ön şartıdır. Dinin siyasal meşruiyet kaynağı haline geldiği hiçbir toplumda hukuk devleti var olamaz. Bu nedenle dinin kamusal ve siyasal alandaki belirleyiciliği sistemli biçimde geriletilmelidir.
İkinci temel unsur, hukukun üstünlüğünün yeniden inşasıdır. Hukukun iktidara göre eğilip büküldüğü, yargının siyasal sadakat temelinde çalıştığı bir düzende devlet çöker. Cumhuriyetçi restorasyon, yargının tam bağımsızlığını, anayasal kurumların özerkliğini ve hukukun herkes için bağlayıcı olmasını zorunlu kılar. Bürokrasi, yeniden hukuk uygulayan bir devlet aygıtı haline getirilmelidir.
Üçüncü unsur, liyakat esaslı kamu yönetiminin yeniden kurulmasıdır. Cemaat, tarikat ve ideolojik bağlılıklar temelinde şekillenen kadrolaşma, devletin içten çürümesinin ana nedenidir. Cumhuriyetçi restorasyon, kamu görevini ideolojik sadakatten arındırarak, eğitim, ehliyet ve mesleki yeterlilik esasına dayandırır. Devlet, bir inanç grubunun değil, tüm yurttaşların ortak kurumu olarak yeniden tanımlanmalıdır.
Dördüncü unsur, Atatürk ilke ve devrimlerinin sembolik değil, işlevsel hale getirilmesidir. Cumhuriyetçilik,........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar