“Demokrasi Hukuku” Söylemi, Anayasal Askıya Alma ve Teorik Tehditler: Schmitt – Kelsen – Arendt Perspektifi
“Demokrasi Hukuku” Söylemi Yanılsaması
Türkiye’de “demokrasi hukuku” söylemi, Cumhurbaşkanlığı hukuk danışmanları tarafından kullanılarak, anayasal sınırların fiilen esnetilmesine hizmet ediyor. Bu söylem, yalnızca kavramsal bir kayma değil, tali iktidarın kurucu iktidar gibi davranmasının teorik ve pratik zeminini hazırlıyor. Hukuk devletinde, anayasanın askıya alınması ancak olağanüstü durumlarda mümkünken, “demokrasi hukuku” ifadesi tali iktidara sınırsız bir yetki çağrıştırıyor (Uçum, 2022; Gözler, 2019).
Türkiye Örneği: Tali İktidar ve Anayasanın Askıya Alınması
Türkiye’de tali iktidarın kendisini kurucu iktidar gibi konumlandırması, anayasanın fiilen askıya alınması pratiğini görünür hâle getiriyor. “Demokrasi hukuku” söylemi, demokratik meşruiyet üzerinden yürütmeye sınırsız hareket alanı sağlıyor (Özbudun, 2020).
Bu bağlamda yürütme organı, anayasanın normlarını tartışmalı hâle getiriyor; kuvvetler ayrılığı zayıflatılıyor ve yargının bağımsızlığı fiilen kısıtlanıyor. Kavramın belirsizliği, anayasal askıya alma pratiğinin teorik meşruiyetini de güçlendiriyor (Tanör, 2015).
Kurucu ve tali iktidar ayrımı bulanıklaştığında, anayasanın bağlayıcılığı tartışmalı hâle geliyor. Türkiye’de tali iktidar, “demokrasi hukuku” söylemi aracılığıyla anayasal sınırları aşabiliyor, temel haklar demokratik çoğunluğun iradesine tabi kılınıyor (Gözler, 2019).
ABD ve Avrupa örnekleri, tali iktidarın kurucu iktidar yetkisi iddiasında bulunamayacağını ve anayasanın bağlayıcılığının korunması gerektiğini gösterir. Türkiye’de ise söylem, anayasal normların etkisini tartışmalı hâle getiriyor (Kommers & Miller, 2012).
“Demokrasi hukuku” söylemi, anayasanın askıya alınmasını kavramsal olarak meşrulaştıran bir araç hâline gelmiş durumdadır (Uçum, 2022).
Teorik Çerçeve: Schmitt........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar