Mizan / Suskunluğun Edebi Anatomisi
"Kişi, sözün hamını, kemini, demini bilmeli” demiş Yunus Emre¹… Yani konuşan kişi; söyleyeceği sözün zamanını, yanlış olanını ve buna karşılık doğru olanını bilmelidir.
Değerli okurlar,
Berlin Şiir Evi’nin hazırladığı ve dünyanın en büyük şiir portallarından biri olan Lyrikline’²ın verilerine göre, dünyada en çok okunan iki şiirden biri Hermann Hesse’nin “Stufen”³, diğeri Orhan Veli Kanık’ın “Anlatamıyorum”⁴udur.
Biri değişimin matematiğini, diğeri kelimelerin yenilgisini anlatıyor. Aralarına İlhan İrem’⁵in seslendirdiği “Konuşamıyorum”unu eklediğimizde, modern insanın ruh haritası tamamlanıyor olsa gerek. Bu istatistik sadece bir popülerlik göstergesi değil; o devasa dilsizliğinin çarpıcı bir tescili ve evrensel bir çığlığını gösteriyor.
Bu üç ses, yüzyılı ve kıtaları aşarak günümüz insanının içine düştüğü “suskunluk” halinin nedenlerini ve çıkış yollarını anlatıyor:
Bir tarafta hayatın basamaklarını cesaretle tırmanmayı öğütleyen bir bilgelik, diğer tarafta kelimelerin yetmediği kuytu köşede bekleyen bir iç çekiş...
Dijital esaretin, ekonomik belirsizliğin, cehaletin ve biat kültürünün nefes aldırmadığı bir çağda olsak bile sürekli bağlı ve yapayalnızız. Sürekli bilgi yağmuruna tutuluyorken derdimizi anlatacak tek bir kelimeyi bulamıyor gibiyiz ki,
Neden “anlatamıyoruz”?
Neden “konuşamıyorum”?
İşte bu çıkmazı anlamak için üç ustanın sözleri ışık tutabilir mi?
Başlayalım...
Değişimin Büyüsü ve Köleliğin Prangası
Hermann Hesse, "Stufen" şiirinde hayatı bir basamaklar silsilesi, aşamalar olarak tarif ediyor. Adeta, Antik filozof Herakleitos’⁶un “Değişmeyen tek şey değişimdir” ilkesini şiirleştirir gibi;
“Nasıl her çiçek solar ve her gençlik / Yaşlılığa yol verirse, her aşama da çiçek açar, / Her bilgelik de, her erdem de / Kendi zamanında çiçeklenir ve sonsuza dek süremez. / Yürek, yaşamın her çağrısında / Vedaya ve yeni başlangıçlara hazır olmalı...”
Hesse diyor ki: Tutunmak değil, bırakabilmek asıl olgunluktur. “Ve her başlangıç içinde bir büyü barındırır.” Bu, değişimin doğasında var olan gücü, cesaretle atılacak her adımın koruyucu bir sihri olduğunu anlatırken sadece hür iradesiyle hareket edebilen, risk alabilen bir “yolcu”ya açılır, diyor.
Bugünün dünyasında sosyoekonomik çarkın ağırlığı; geçim derdi, güvencesizlik ve gelecek kaygısı, bireyi “yolcu” olmaktan çıkarıp “köle”ye dönüştürüyorsa, ayakta kalma modundaki bir beyin, “yeni başlangıçlar” için gereken cesareti gösteremez; sadece itaat eder ve uyum sağlar yani
ekonomik ve psikolojik prangalarla kilitlenir. Bir işi veya kimliği bırakmanın bedelinin........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden