menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Perdeleri çekme veya çekmeme seçimi sınıfa göre mi belirleniyor?

26 15
02.09.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

02 Eylül 2024

Perdeyi, bundan yaklaşık beş bin yıl kadar önce Mısırlılar icat etmişti. Başlangıçta ve çağlar boyunca, temelde içeriyi dışarıdan ayırmak gibi bilindik ve sade bir işleve sahipken Orta Çağla birlikte perde, varlığın ve sosyal statünün bir göstergesine dönüşmüştü.


Görsel, yapay zekâ tarafından oluşturuldu

Ancak sonra Sanayi Devrimi gerçekleşti. Ve pamuklu dokuma teknolojisindeki atılım sayesinde, perdenin seri üretimine başlandı. Bu ise, her bütçeye uygun bir perde demekti. Ve eskiden lüks olan perde, artık alt sınıflara kadar inmişti. Gerçi, dekoratif ve kaliteli olanları halen çok pahalıydı ve alt sınıflara kadar inip de gösterişçi itibarını bir parça yitirmesine karşın, perde, zenginliğin sembollerinden biri olmaya devam etti.

İçerinin dışarıdan görünmesini engelleyerek mahrem bir alan yaratan ve yeri geldiğinde, kendisi de bir gösteriş nesnesi olabilen perde, gerçi son zamanlarda bu iki işlevini de devre dışı bırakan yeni moda bir “kullanım alanına” sahip. Bu yeni kullanımında perdeler, gerektiğinde çekilmek için değil, fakat “aradan çekilmek” üzere kullanılıyor. Yani gece gündüz, daima açıklar. Özellikle Amerika ve İngiltere’nin lüks semtlerinde görülen bu yeni eğilim, medyada perdesiz pencereler/evler (Uncovered windows) üst başlığıyla biliniyor.

Perde “çekiliyor” ve perdesiz pencerelerde, sahne ortaya çıkıyor. Sahne, evlerin içi. Dışarıdan, her şey görünüyor. Akşam karanlığı çöküp de ışıklar yanar yanmaz, hâlbuki gelenektir, dışarıdan sahneye itilmişçesine görünmemek için, ilk iş, pencerelere koşup perdeler kapatılır. Ama yeni eğilim, bunun tam karşıtıdır. Gelenek akşamın ilk ışıklarıyla alelacele pencerelere koşarken, perdesiz evlerin perdeleri peki ne “cüretle” açık kalır?


Görsel, yapay zekâ tarafından oluşturuldu

Kuşkusuz, tek bir nedeni yoktur. Ama bu yazının konusu, kimsenin gözünün erişemeyeceği yükseklikteki veya deniz veya orman gibi yerlere baktığı için, mahremiyet gereği zaten bir perdeye ihtiyaç duymayan evlerin perdesizliği değil, fakat şehrin göbeğinde olup da, tam da “dışarıdakiler” tarafından görülebilecekken ve belki de sırf bu yüzden, gösterişli iç mekânlarını bütün görkemiyle sergileyen evlerdir.

Bu özel anlamıyla perdesiz pencereler, yeni bir eğilim olabilir. Ama yeni gibi görünen hemen her modern eğilimde olduğu gibi, kökleri tarihte ve bir yönüyle, hiç de yeni değildir!

Öte yandan, tıpkı günümüzde olduğu gibi geçmişte de ayrıcalıklı lüks nesnelerin taklitlerinden kaçınmak öyle kolay değildi. Bu nedenle aristokratlar, yabancı lüks malların tüketimini soyluların imtiyazına alarak alt sınıfların kendi görünüşlerini taklit etmelerini engellemek için hukuktan medet ummuş ve lüksü düzenleyen yasalara başvurmuştu. Zira, görünüşte bile olsa, sınıfsal akışkanlık kaygı vericiydi. Ve görünümü ne olursa olsun, kaygı hep aynı kaygıydı:

Bize benziyorlar!”

Özetle, ne kadar kötü yaşıyorsan, o kadar kötü yemeliydin!

Sosyal hiyerarşi mücadelesi, yüz yıllar sonra bugün halen devam ediyor. Yalnız, ancak büyüyerek ayakta kalabilen bir ekonomik sistemde, özel tüketim malları geçmişe göre çok daha yaygın, çok daha çeşitli ve yine geçmişe kıyasla, daha ucuz. Bu ise, bu nesnelerin fark göstergeleri olarak kullanımını sınırlıyor. Herkes aynı kıyafetleri alıp, aynı yiyecekleri yiyor ve hatta, aynı “elit” aksanı konuşuyor olmasa da daha ucuz........

© T24


Get it on Google Play