menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şu “baklayı” çıkarın artık

204 1
09.12.2025

Diğer

09 Aralık 2025

AKP Grup Başkanı Abdullah Güler (solda), AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, TBMM Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, bütçe görüşmelerinin başlaması vesilesiyle yaptığı açılış konuşmasında “milli, katılımcı, sivil bir Anayasa yapılmasının 28. Dönem Meclis’inin sorumluluğu olduğunu” söyledi.

Buradan anlıyorum ki şu anda gayrı milli, demokratik katılıma izin vermeyen, askeri bir Anayasa’mız var.

Kim bilir, belki de Erdoğan rejiminin bütün kurumlarıyla Anayasa’yı yok saymasının nedeni belki de budur.

Kurtulmuş’un “gayrı milli ve askeri” bulduğu yürürlükteki Anayasa ile 12 Eylül darbesinden sonra yapılan Anayasa aynı metin değil.

Anayasa bugüne kadar 24 kez değiştirildi. Yani ortada esasen bir “12 Eylül Anayasası” falan kalmış değil.

Hatta başkanlık sistemine geçişten sonra bizzat Recep Tayyip Erdoğan'ın gayretleriyle artık ortada bir Anayasa bile kalmadığını söyleyen Anayasa hukukçularımız var.

Durum böyle ama “milli, katılımcı ve sivil yeni Anayasa” türküsü bir türlü bitmiyor.

Türkiye, demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılamadığı, idari kararlarla vatandaşların haklarını kullanmalarının engellendiği, yargının yürütmenin mutlak olarak emrinde olduğu bir ülke oldu.

Türkiye, Anayasa 12 Eylül döneminde yapıldığı için bugün böyle yönetilmiyor.

21 yıllık deneyimden sonra biliyoruz ki Anayasa’da neyin yazdığı değil, Recep Tayyip Erdoğan’ın neyin olmasını istediği önemli.

Nitekim 12 Eylül dönemi ile bugünü kıyasladığımızda arada fark görürsek, bu bugünkü uygulamanın 12 Eylül dönemine rahmet okuttuğu anlamına da gelebilir.

AKP’nin yönetici kadroları her fırsatta bu yeni sivil Anayasa özlemlerini anlatıyorlar ama yapacakları yeni Anayasa’nın mevcuttan hangi yönleri ile ayrılacağını da bir türlü açıklamıyorlar.

Mesela 12 Eylül rejimi, sendikal hakları kısıtladı, işçileri, memurları idarenin iki dudağının arasına bıraktı. Yapacakları “milli, katılımcı ve sivil Anayasa” bu durumu değiştirecek mi?

12 Eylül Anayasasına göre bile temel haklar, idari kararlarla sınırlandırılamaz derken, Erdoğan rejiminin valileri, kaymakamları aldıkları idari kararlar ile temel hakların kullanımını yasaklayabiliyorlar. Bu mu değişecek?

12 Eylül Anayasası, AYM kararlarının herkesi bağladığını, uygulanmasının zorunlu olduğunu hüküm altına almış. Erdoğan rejiminde ise Anayasa Mahkemesi, Erdoğan’ın beğenmediği kararlar verdiğinde, bu kararlar mahkemeleri bile bağlamıyor. Yeni Anayasa, bunu kalıcı hüküm haline mi getirecek?

12 Eylül yargısı ile bugünkü yargıyı karşılaştırdığımda sanki birincisine az da olsa haksızlık ediyormuşum gibi hissediyorum.

12 Eylül askeri mahkemeleri bile zaman zaman darbecilerin ya da sıkıyönetim komutanlarının arzusu hilafına kararlar verebiliyordu. Sivil mahkemeler ise konuda daha da rahattı.

Bugün askeri mahkemeler yok ama muhalifleri yargılayan mahkemelerin “sivil” olduğunu söyleyebilir miyiz?

Saray'ın istemediği kararları verme ihtimali olan yargıçların, daha mahkeme sürecinde başka........

© T24