menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sahipsiz hayvanlar ve ekonomik buhran

99 15
31.07.2024

Diğer

31 Temmuz 2024

Villada yahut rezidans benzeri bir sitede yaşamıyorum. Hiç yaşamadım. Lüks aracım yok. Hiç olmadı. Şehir içi ulaşımda toplu taşıma araçlarını sık kullanırım. Üst gelir grubuna mensup değilim. Hayatım boyunca (ve hakarete uğradığım başka vesilelerde) kaçıncısı olduğunu hatırlamadığım şekilde belirttiğim gibi Metin Toker'in torunu da değilim.

Dahası -geçenlerde yazmış olsam da anımsatayım- semtimizde yürüyüş yaptığım bir sabah, sahipsiz bir köpek tarafından ısırılıp, adıma karne düzenlenerek dört doz kuduz aşısı olmuşluğum var. (Silikleşse de diş izleri bacağımda halen durur.)

Hâl böyleyken, sahiplenmeyen/sahiplendirilmeyen hayvanların toplanıp öldürülmesini istemiyorum. Bu amaçla bir kanun çıkarılmasını insanlık dışı buluyorum.

Çocukların mahallelerinde özgürce oynayabilmesi, okula gidebilmesinin, köpekler öldürülmeden de mümkün olabileceğini bunca yıldır gazetecilik yapan bir yurttaş olarak biliyorum. "EĞER GERÇEKTEN İSTENİRSE" tabii diye de ekliyorum.

Şu kadarını yazmak bile tuhaf geliyor ama -karşı karşıya olduğumuz izan düzeyi bakımından galiba yazmak da gerekiyor- hayvanları toplu biçimde öldürmenin önünü açan bu yasaya karşı çıkmam, sahipsiz hayvan sorunu yok, sorunun çözülmesini istemiyorum demek değil.

Hayvanların resmen ve cebren öldürülmesine karşı çıkmam; sahipsiz, saldırgan hayvanların saldırdığı yaraladığı küçücük çocuklara yetişkinlere üzülmediğim, rahatsız olmadığım anlamına da gelmiyor.

Bu kadar doğal ve yalın olan, rahat anlaşılabileceğini düşündüğümüz bir konuda aksi anlamları çıkaranlara, Allah akıl fikir versin diyesim var. Ama mevcut siyasi iklimde bu aklın ve bu fikrin artık çok başkalaştığı da ortada.

Kendimden biraz söz etmemin sebebi var:

Yasa geçip iktidar milletvekillerinin TBMM Genel Kurul salonunda muzaffer birer komutan duruşuyla gülerken poz verdiklerini gördüğümde haberi, "Burada dursun" diye paylaştım. Sosyal medya sayfam için bir hafıza notuydu. Hepsi bu. Ardından katliam yasasına destek veren takipçilerin takipten çıkmasını rica ettim. Evet rica.

Sahipsiz hayvanların resmen ve cebren öldürülmesinin önünün açılmasından övgüyle söz eden / söz edecek mesajların sayfama düşmesini istemedim çünkü.

Saniyesinde başladı cinsiyetçi, kaba ve hakaret dolu mesajlar. Hakaret kelimelerini tabii ki anmayacağım ama sırıtma emojileri eşliğinde bir kamyon dolusu öldürülmüş köpek fotoğrafı vahşetinden, yaklaşım olarak Süleyman Soylu ile yan yana durduğum gibi fantastik bir bağlantıya, villada yaşayan benim (!) konfor alanımdan "salladığıma", gazeteci objektifliğimden uzaklaştığımdan büyük bir kibir içinde olduğuma kadar muhayyileyi zorlayacak mesajlara maruz kaldım. İşin bence dikkat çekici yanı, sosyal medyada zaten takip etmiyorken, takipten çıkılmasını rica ettiğim bir mesaja, bu denli saldırganca bir öfke ile gelinmesiydi. (Kutuplaşmanın geldiği eşik ve bir kitledeki ruh halini yansıtması açısından.)

Bir de sitem edenler vardı.

Sahipsiz köpeklerin, ötanazi denilen riyakâr kelime altında iğne ile öldürülecek olmalarına karşı çıkıyorum diye beni bugüne desteklemekten pişman olduğunu (gazeteciler desteklenmek için gazetecilik yapmaz), yanlış tanıdığını söyleyenler oldu. Sonra Altılı Masa'yla ilgili bağ kurmakta zorlandığım bir takım tuhaf yorumlar da okudum. Yazının başında belirttiğim gibi Metin Toker'in torunu zannedildiğim için merhumun üzerinden hakaretlere de uğradım.

Değiştirilen kanun maddesi, tıbbi gerekçeler dışında hayvanlara veya onların karnındaki yavrulara zarar vermeyi yasaklıyordu. Bu ifade metinden çıkarıldı.

Sözün özü, başka çözüm mümkünken, hayvanların sahiplenilmediği zaman öldürülmesi gereken bir hasım olarak görülüp bunun ucu açık, belirsiz bir kanun maddesine aktarılması, insanlık değerlerine de uygarlığa da aykırıdır.

Asıl sorun, başka yollarla çözülebilecekken, sahipsiz hayvanların........

© T24


Get it on Google Play