Küçük bir futbol gezintisi
Diğer
20 Aralık 2025
2014 Dünya Kupası’nda İngiltere-Uruguay maçı. Wayne Rooney’nin Fernando Muslera’ya attığı gol
Bugün bir değişiklik yapıp yeşil sahalara açılayım dedim. Gerçi futbol sahaları tribünden ve televizyondan yeşil görünüyor da, biraz yaklaşılınca zeminin ne kadar kötü olduğu ortaya çıkıveriyor. Hani, takke düştü kel göründü derler ya. Koca koca stadyumlar yapıldı, ama şu zeminler bir türlü düzeltilemedi. Çocuk yaşlarımdan beri futbol seyrediyorum. Uzun yıllar toprak sahalarda meşin toplarla oynanan maçları izledik. En sonunda çim saha geldi, ama o da düzgün yapılamadı. Uğursuz bir söz vardır: Asılacaksan İngiliz sicimiyle asıl! Premier Lig’deki maçları izlerken de, “Futbol oynayacaksan İngiliz çiminde oyna” diyesim geliyor.
Evet, bugün futbol âlemimizde küçük gezintilere çıkmak istedim. İşte orasından burasından aklıma takılanlar, gözüme ilişenler, kulağımı tırmalayanlar.
* * *
Futbolumuzda büyük bir bahis oyunları operasyonu başlatıldı ya, federasyonun bu girişimine övgülerden geçilmiyor. İyi güzel de, benim anlayamadığım şu: Maçların oynandığı stadyumların saha kenarları bahis şirketlerinin reklamlarıyla çevrili; kimi takımların formalarında, basın toplantısı yapan teknik direktörlerin arkaplanında aynı reklamlar. Futbolcular, milletin bahis oyunlarına özendirildiği böyle bir ortamda oynuyorlar. Formalarının sırt sponsoru bahis şirketi olan futbol takımlarını izliyoruz. Ortalık “bahis”ten yıkılıyor. Tamam “yasal bahis” var, “yasa dışı bahis” var; futbolcuların bahis oynaması yasak; oynamaları şikeye de açık bir durum yaratıyor. Buna bir diyeceğim yok. Ne ki, bahisle yatılıp bahisle kalkılan bir ortamı soluyoruz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu…
* * *
Bazen Türkiye’ye gelen yabancı bir futbolcu ya da teknik direktör bir iki yıl oynayıp, ismi yorumcular ve muhabirler tarafından doğru dürüst telaffuz edilemeden gidiyor. Adamı televizyon ekranlarında saatlerce yorumlayıp eleştiriyorsun, ama adını bile doğru söyleyemediğin gibi böyle bir kaygı da duymuyorsun.
Örneğin, Fenerbahçe’nin başına gelip iki yıl dolmadan gönderilen Portekizli teknik direktör Jose Mourinho. Yorumcular adamın iler tutar yerini bırakmadılar, ama adının nasıl söyleneceği konusunda ortak bir fikir edinemediler. Bazıları, artık İspanyolcada “Jose”ye “Hose” dendiğini en sonunda öğrendiler ya, Portekizli Mourinho’nun ön adını da İspanyolmuş gibi “Hose” diye telaffuz etmekte bir sakınca görmediler. Oysa “Jose” Portekiz dilinde “Joze” diye okunuyor. Bunu öğrenmek için azıcık merak, küçücük de bir araştırma gerekiyor.
* * *
Bizim spor spikerlerinin kafasını karıştıran harflerden biri de Portekizcede, Bask dilinde ve Katalancada kullanılan “ç” harfi. Bizimkilerin çoğu bunu Türkçedeki “ç” harfi sanıyor. Oysa altında küçük bir kuyruğu olan bu “ç”, sözünü ettiğim üç dilde de “s” diye telaffuz ediliyor. Örneğin, Sporting’in Portekizli orta saha oyuncusu Pedro Gonçalves’in soyadı “Gonsalves” diye okunuyor, “Gonçalves” diye değil. Belki en çarpıcısı da, Barcelona takımının kısa........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin