menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir Barış Akademisyeni: Akın Atauz

12 9
25.11.2025

Diğer

25 Kasım 2025

Akın Atauz / Şehirci (kendini böyle tanımlardı)

Akın Atauz’u kaybettik. Belki de şimdi, altmış yıl önce tanıştığımızı öğrenecek olan genç okurlar bu kaybı ‘hayatın doğal akışı’ olarak değerlendirecek. Ama öyle hissedilmiyor işte; hele de Akın söz konusuysa.

Tanışmamızın ortamı Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyalist Fikir Kulübüydü. Ayağında hep kadife bir pantolon, sırtında da bazen annesinin ördüğü yuvarlak yakalı, kızıla çalan kahverengi bir kazak olur, gömlek cebinde daima bir kalem bulundururdu. Konuşurken üç parmağını hafifçe çenesine dayar, onları yavaş yavaş kıpırdatır, başını hafifçe eğer, yeşil bakışlarını üzerimizde gezdirirdi. Dönemin en yakışıklı delikanlısı olduğunu anlamışsınızdır sanırım.

Çıktığımız kızlar (şimdi Sevil Güvezne Atauz ile Ayşen Besen Anadol) üniversitenin aynı bölümünde sınıf arkadaşı olduklarından Akın’la başka ortamlarda bir araya gelişlerimiz de yoğunlaşmıştı. Evlerine gitmişliğimiz ve anneciğinin pırasa böreklerini hayatımızda ilk kez yemişliğimiz de vardı. Evet, pırasanın yanı sıra kızıla çalan sarışınlığının ve kızıl bıyıklarının tanıklık ettiği gibi Balkan kökenli bir aileden geliyordu.

Çok az şey bildiğimiz, ama büyük bir iştah ve kesinlikle konuştuğumuz yıllardı. Akın böyle konuşmazdı ama, tartışılan meseleyi enine boyuna irdelemek ister, sonra sakince “acaba şöyle düşünmek de mümkün müdür?” diye söze başlardı. Kolay gaza gelmeyen ve kimseyi gaza getirmeyi sevmeyen tutumunu yaşamı boyunca sürdürdü. Bu, onun hiçbir zaman bir örgüt mensubu olmamasına, ama daima bir düşünce insanı kalmasına yol açacaktı.

Üniversite yılları çabucak geçip gitti. Biz İstanbul’a döndük. Ankaralı Akın ve İzmirli Sevil orada kaldılar. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Şehircilik Bölümünden mezun olan Akın yüksek lisansı için aynı fakültenin Bölge Planlama biriminde eğitimini sürdürüyordu.

Bir “şehirci” olduğunu hep söylerdi. Ama bu bir akademik unvandan öte bir şeydi. Akın, çevreci bir şehir insanıydı. Hayatında hiçbir zaman bir otomobil sahibi olmadı mesela. Onun için şehirli demek bisikletli olmak demekti ya da yürüyen insandı. Planlamayı yalnızca binaların, yolların, boşlukların kurgulanması olarak değil; insanların yaşam hakkı, doğanın sürekliliği, şehirlerin ruhu ve toplumsal hafızanın korunması için verilen bir mücadele olarak görürdü. Şehri yalnızca fiziksel bir mekân değil; toplumsal ilişkilerin en yoğun, en katmanlı ve en hızlı biçimde üretildiği, dönüştürüldüğü ve yaygınlaştığı bir sosyolojik alan olarak tanımlayanlardandı. (Ne........

© T24