menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kimlik politikaları ve Avrupa aşırı sağı

29 9
28.05.2024

Diğer

28 Mayıs 2024

Ulus-devlet olarak modern toplumlarla birlikte kimliklerin var olmaya başladığı malumumuz. Ulus olmaya başlayan devletlerin; toplumu homojenleştirme siyasetleriyle birlikte bir yandan yeni faklı etnik ve dini grupların cemaat halinde veya bireysel olarak birbirleriyle beraber yaşama pratiklerini kenara bırakıp, ayrılma sorunlarının doğduğu ve eski İmparatorlukların yerini almaya başladığı tarihçilerin çok iyi bildiği bir durum.

Fransız ihtilaliyle başlayan ve önce Avrupa’ya taşınan ve sonra da Batı Avrupa dışındaki yerlere doğru giden bu “kardeşlik, eşitlik ve özgürlük” fikirlerini ve de “İnsan Hakları Bildirgesini” yayınlayan modern dünya bugüne doğru daha kozmopolit bir duruma doğru yol aldı. Bu tarihi süreçte; belki de “melting pot” (farklı demografik grupların beraberliği) kavramıyla ABD, daha çok imparatorluklara benzeyen Federal Cumhuriyeti ile, beraber yaşama kuramlarının çıktığı yerlerden biri oldu. Fransız hukukçu, 1981’de Fransız Sosyalist Partisi hükümetinin Adalet Bakanı, ölüm cezasının kaldırılmasında imzası olan R. Badinter’in lafı kulaklarımda çınlamakta. “1789’da Fransa, insan ve vatandaş haklarının yaşandığı bir yer olmaktan çok insan hakları bildirgesinin yayınlandığı yerdir” mealinde bir lafı vardı. Yani gerçekten yaşanılan değil, ama ilan edilen yerdi. Ve Fransız hukuk tarihi insan hakları ihlalleriyle doluydu, ona göre.

Bugüne gelme sürecimizde ise, kimlikler daha çok milliyetçi akımların öne sürdüğü bir duygu ve düşünce oldu. Bugün ise Avrupa Aşırı Sağ’ının önemli bir bileşkesinin adı olarak karşımızda dikilmekte. Kimlik ve Demokrasi adı altında toplanan bir grup aşırı sağcının Avrupa Parlamentosu içinde yer alan Nazi yanlısı grupları içinde barındıran bir siyasi oluşum olarak durmakta. Kimlikler, sağ ve aşırı sağ dünyasının milliyetçi kanatlarına ait olarak yaşanmıştı. Alman “kimliği” ve Alman “milleti” Nazi siyasetinin ana unsurlarından biriydi. Bugün tekrar gündeme gelmekte ve bilhassa aşırı sağ Avrupa partilerinin öne çıkan kavramlarından biri olmaktadır. Almanya’daki AfD (Almanya için Alternatif) söz konusu olan Kimlik ve Demokrasi blokunun başını çekmektedir.

Avrupa Parlamentosu seçimleri yaklaştıkça kamuoyu yoklamaları Avrupa’nın çok yerinde yükselen siyasi gücün kimlikçi siyasi parti söylemleri olduğunu gösteriyor bugün. O kadar ileri giden bir durum var ki, Marine Le Pen Fransa’daki Milli Birlik (RN) partisinin bu oluşumla (AfD) birlikte ortak olarak seçimlere girmekten vaz geçtiğini duyurdu. Daha Mayıs ayının ortasında bile bu grupla birlikte hareket edeceğini ilan eden Le Pen’in “Kimlik ve Demokrasi” blokundan uzaklaşması ilginç bir görüntü ortaya koymakta. Herhalde çok ileri giden........

© T24


Get it on Google Play