menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Borç, ekran ve çark: Günün hesabı, geleceğin ipoteği

9 1
previous day

Egemen güçlerin yıllardır uyguladıkları politikalar sonucunda işçi sınıfının örgütleri dağıtılmış, dayanışma kültürü yerine bireysellik ön plana çıkmış, komşusu aç yatarken derdine koşan bir halktan karşı komşusunu tanımayan insanlara dönüştük. Maaş zamlarımız enflasyonun gerisinde kaldı, faturalar birikip market fiyatları uçtu, ay sonunu getirmek zorlaştı, maaştan daha fazla kredi kartı borcu ile yaşamak zorunda kaldık. Ve işte burada, telefonun ışıltılı ekranında ya da telefona ansızın gelen bir mesajda tam da beklediğimiz şey dedirten çıkış yolu beliriverdi. “Tek kuponla hayatın değişir” diye fısıldadı bir ses. Ya da bankadan gelen mesaj: “İhtiyaç krediniz onaylandı, hemen kullanın.” Bu anlar, sıkışmışlığın içinde yeni bir soluk alma anı gibi göründü. Ama sonuç maalesef tünelin ucundaki ışığın görünme anı değil daha bir karanlığa sürüklenme oldu.

Bu kişisel bir yanlış tercih ya da hesapsız harcama ya da şanssızlık hikâyesi değil. Bu emek gücünü ücret karşılığı satma mecburiyetinin yani işçi olmanın gündelik hayatımızın içine işlemiş bir gerçeği. Fabrikada, inşaatta, ofiste kaç saat çalışırsak çalışalım, emeğimizin karşılığı hayatı taşımaya yetmiyorsa, insan bir yol arıyor. Bu yol bazen bir bahis sitesinde, bazen slot makinelerinin dönen ışıklarında, bazen de kolay parayla tanıştıran bir tanıdığın telefon numarasında çıkıyor karşımıza. Ve bazen acil bir ihtiyaç olan çocuğun okul masrafı, bozulan araba için bankanın verdiği o plastik kart tek çare gibi geliyor. Yaşamlarımızın çoğu anında zengin bir hayatı düşlerken sürekli limitinin arttırılmasına sevk edilen ya da maaş yatınca ödeyeceğimizin hayaliyle kullandığımız kredi kartlarımızla boğuşurken ayın sonu acı gerçek yüzümüze çarpmış oluyor. Çıkış yolumuz bazen yasal bahis siteleri olurken bazen de illegal bahis siteleri bazen de mahallemize kadar yerleşmiş olan yeni nesil tefeciler oluyor. Milli piyangoyu, kazı kazanı, yılların filmlere dahi konu olan at yarışlarını gölgede bırakan kripto para cennetleri zamanın ruhuna hitap ediyor artık. Telefon ekranları bize her kapıyı açar durumda, yeter ki ekrana dokunalım.

Borçlanmak aslında gelecekteki emeğimize bugünden ipotek koymak anlamına geliyor. Aldığımız her kredi, çektiğimiz her nakit avans, kullandığımız her ek hesap aslında henüz çalışmadığımız, henüz almadığımız maaşımızın bir kısmını önceden harcamaktır. Banka bize güveniyor çünkü bizim en değerli teminatımızı biliyor: O da çalışmak zorunda oluşumuz. İşte bu döngü bizi görünmez bir zincirle ücret kölesi olarak çalışmayı kabul etmeye itiyor.

Borç ödemeleri ücretimizin ya da maaşımızın bir kısmını daha elimize geçmeden alıp götürüyor. Bu patronun........

© sendika.org