Arap Baharı: Bir Hafıza Savaşı
Birçok kişi, Arap ülkelerinin bugünkü zayıflığından Arap Baharı’nı sorumlu tutmaya odaklanmış durumda. Bu anlatı, devletlerin ve rejimlerin rolünü düşünmek yerine, sözde kaosun ve Batı müdahalesinin tohumlarını ektikleri gerekçesiyle halkı ve aktivistleri suçluyor. Ancak uzun vadede Arap ayaklanmalarının bu şekilde hatırlanacağını sanmıyorum.
- OMAR AL-GHAZZI
- 18 Aralık 2025
Mülakat: Cihat Arpacık
Üzerinden geçen 14 yılın ardından Arap Baharı’nı hatırlamak isteyenlerin, devrimlerin kendisini hatırlamaktan çok, hatırlamanın kendisiyle verilen bir mücadeleye girmesi gerekiyor. Arap Baharı’nın başlangıç yıldönümünde, London School of Economicsa and Political Science’den Dr. Omar Al-Ghazzi ile konuştuk. Küresel iletişimin jeopolitiği, Arap medyası ve hafıza siyaseti üzerine çalışan Al-Ghazzi, bugün Arap dünyasında yaşananların yalnızca siyasal değil aynı zamanda bir anlatı ve hatırlama krizi olduğunu söylüyor. Medyanın, geçmişi nasıl çerçevelediğini, bugünü ve hatta geleceği nasıl belirlediğini anlatıyor. Bu röportaj, “ne oldu?” sorusundan çok “ne unutturuldu?” sorusunun peşine düşüyor. Arap Baharı’nın reform, onur ve özgürlük talep eden kolektif bir hareket olmaktan çıkarılıp nasıl bir “kaos hikâyesine” dönüştürüldüğünü, devletlerin, rejimlerin ve algoritmaların hafızayı nasıl yeniden yazdığını, Pan-Arap medyanın pan-otoriter bir suskunluğa çekildiği, sosyal medyanın bir özgürleşme alanından gözetim aracına evrildiğini anlatıyor.
2011 sonrasında Arap dünyasında “kolektif hafıza” nasıl bir dönüşüm geçirdi?
Şu anda, bölgedeki siyaset, sınırlar ve geçim kaynaklarındaki değişimler çok hızlı ve dönüştürücü bir düzeyde gerçekleşiyor. Bu durum, birçok insanın yakın ya da uzak geçmişle ilgili olsun, kolektif geçmişten kopuk hissetmesine neden oluyor. Ayrıca bu, kolektif hafızanın harekete geçirilme biçimlerini de öngörülemez kılıyor.
Arap medyası Arap Baharı’nı nasıl hatırlamayı tercih ediyor? Bu hafıza siyaseti bize ne anlatıyor?
Çoğu bağlamda Arap medyası artık devlet ve hükümet gündemlerini yansıtıyor. Dolayısıyla, bir silme ve unutma siyaseti devrede. Ana akım Arap medyası, Arap Baharı’nı reform, özgürlük, iyi yönetim ve onur arayışında olan, Arap ülkeleri genelinde gelişen kolektif bir hareket olarak hatırlamakla ilgilenmiyor. Otoriter yönetimin yeniden tesis edildiği ülkelerde bu durum daha da belirgin. Suriye’de de Esad rejiminin devrilmesi bölgesel dinamiklerden soyutlanıyor.
Arap Baharı’nın medyadaki temsili ile siyasi sonuçları arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yayın ve sosyal medya, son 15 yılda birincil savaş cepheleri........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin