Türkiye’de Sağlık Politikalarının Gelişimi- II
(REFİK SAYDAM DÖNEMİ)
Prof. Dr. Mustafa TÖZÜN
TÜRKİYE’DE SAĞLIK POLİTİKALARININ GELİŞİMİ- I’de ilk Sağlık Bakanımız Dr. Adnan ADIVAR ve eşi Millî Mücadele Kahramanımız Halide Edip ADIVAR’ı konu edinmiştik.
Bugün Cumhuriyetin ilk yılları, Atatürk Dönemi’nin Sağlık Bakanı Dr. Refik SAYDAM’ı anacağız.
**
Öncelikle, Refik SAYDAM Dönemi olarak anlatacağımız 1923-1945 arası dönemi hazırlayan siyasi gelişmeleri özetleyelim: Osmanlı Devleti döneminde çok partili siyasi hayat 1908-1913 yılları arasında başladı; 1913-1918 arasında ise tek parti hâkimiyeti sürdü. Birinci Dünya Savaşı sonrası, durum yeniden çok partili hale geldi. Anadolu’da başlayan siyasi hareketlenme İstanbul’a karşı üstünlük sağlayarak 1923’ten sonra yeni bir döneme girildi. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Halk Fırkası’na dönüştükten sonra 1924 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve 1930 Serbest Cumhuriyet Fırkası gibi muhalefet süreçleri kısa süreli yaşandı. İnkılap aşaması ve II. Dünya Savaşı sebebiyle çok partili siyasi hayat tam olarak tesis edilemedi. Atatürk’ün vefatından sonra (1938) Cumhuriyet Halk Fıkrası 1945 yılına kadar tek parti olarak kaldı. İkinci Dünya Savaşı sonrası, ülke içinde ve dışında oluşan gelişmelerle çok partili hayata geçiş mecburi hale geldi.
**
Refik SAYDAM Dönemi, yeni kurulmuş bir devletin günün şartlarına göre sağlık politikalarını en baştan belirlediği bir dönemdir.
YÖNETİM’in 5M kuralı:
YÖNETİM’in 5M kuralını hatırlatmak isteriz: İngilizce kelimelerin “M” olan baş harflerinden teşkil eden 5 M kuralında 5 unsur; İnsan (Men), Malzeme (Materials), Makine (Machines), Para (Money), Yönetim (Management)’dir. İlk 4 unsur yönetimsel (administrative) kaynaklar iken, management bu 4 kaynak ile yönetimin gerçekleştirilmesidir. Bir başka ifade ile yönetim; kaynakların etkin ve verimli bir şekilde planlanması, organize edilmesi, yönlendirilmesi ve kontrol edilmesidir.
Yeni Türkiye Cumhuriyeti için Atatürk’ün kadrosu da her alanda olduğu gibi SAĞLIK alanında da politikalarını üretmeye başlayacaktı. Önce 5 M Kuralı gereği kaynaklara bakmış olmalılar.
İnsan gücü (Men) açısından sağlık ne durumdaydı? Türkiye’nin sağlık insan gücü 1923’de oldukça yetersizdi. İstatistikleri verince şaşıracaksınız: 554 hekim, 69 eczacı, 4 hemşire, 560 sağlık memuru ve 136 ebe. Elimizde hükümet, belediye ve karantina tabiplikleri, küçük sıhhiye memurlukları vardı (Sağlık Bakanlığının Tarihçesi).
Malzeme (Materials), Makine (Machines) kaynakları sağlık kurum-kuruluşları ve yatak sayıları olarak ele alalım: Sadece 86 adet yataklı tedavi kurumu, 6.437 hasta yatağı.
Neden böyleydi? Çünkü Osmanlı döneminde sağlık hizmetleri ve hastanecilik de yabancı unsurların eline bırakılmıştı. Hastanelerimiz yoktu, hekim yetiştirme gereğini çok sonraları aklımıza getirmiştik. Osmanlı döneminde modern tıp eğitimi, çok geç bir tarihte, 1827 yılında kurulan ve bir askeri okul olan Tıphane-i Amire ile başlamıştır. 14 Mart 1827, II. Mahmut döneminde Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle Tıphane-i Amire ile Cerrahhane-i Amire’nin kuruluşu, günümüzde, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başlangıcı olarak kabul edilir ve 14 Mart her yıl “Tıp Bayramı” adıyla kutlanır… Zamanla bu kurum, tıp eğitimi veren tek merkez konumuna gelmiştir. Tıphane-i Amire’nin devamı niteliğindeki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin bünyesindeki eğitim, 1839 yılından itibaren Fransızca olarak yürütülmüştür. 1867 yılında kurulan sivil bir tıp okulu olan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’de ise Türkçe tıp eğitimi verilmiştir. 1870’ten itibaren Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de dersler Türkçe olarak sürdürülmüştür (Yıldız, 2017).
Bu nedenle Refik SAYDAM Dönemi öncelik tıp hekimlerinin yetiştirilmesi, tıp fakültelerinin özendirilmesi için girişimlerin olduğu bir dönemdir. Elbette ülkenin ihtiyacı olan ebelerin ve hemşirelerin de yetiştirilmesi ve kız çocukların bu mesleklere yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu dönemde hepsi sıraya konulmaya çalışıldı. Henüz ülkede okur-yazarlık oranı dahi düşükken, eğitim ve kadın hakları gibi daha öncelikli alanlarda adımların atılması gerekliydi. Bir mucize gibi hepsi gerçekleştirilmeye başlandı. Bu koşulların Refik SAYDAM dönemi sağlık politikalarına yansıması şöyle oldu: Sağlık insan gücü ihtiyacını karşılamak üzere tıp fakültelerinin cazibesinin arttırılması, yatılı tıp talebe yurtları açılması, mezunlarına mecburi hizmet konulması.
Gelelim diğer kaynak “Para”ya (Money). Yeni Türkiye Cumhuriyeti ekonomik yönden ideolojik bir karar vermeliydi. İdeolojik karar İzmir İktisat Kongresi’nde (1923) verilmişti. Kurtuluş Savaşı sürecinde Sovyetler’den gelen maddi yardıma karşılık Atatürk yeni Cumhuriyetin yönünü Komünizme değil, Batı’ya, Liberal ekonomiye döndürmüştü. Bu Kongre’de, Türkiye’nin 1923’ten itibaren izleyeceği iktisat politikasını belirleyen objektif çerçeve ve sınırlar ortaya konmuştur. Kurtuluş Savaşı, emperyalist saldırılara karşı verilen mücadele olarak tanımlanır. Bu süreçte ülkedeki gayrimüslim azınlıklar ortak cephede yer almış; Rum, Levanten ve Ermeni sermaye çevrelerinin iş birliği açığa çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş ve iflasında uluslararası mali sermayenin ve ülkedeki yandaşlarının rolü, Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından iyi bilinmiştir. Bu farkındalık, Millî Mücadele kadrolunun ekonomik bağımsızlık, dış ekonomik ilişkiler ve yabancı sermaye konularındaki tavrını belirleyen kilit etkendi. Birinci Türkiye İktisat Kongresi, 17 Şubat 1923’te İzmir’de toplandı. Özel sektör odaklı bir ekonomik model benimsenmesine karar verildi; fakat yeterli sermaye, yetişmiş ve nitelikli insan gücü eksikliği nedeniyle kongrede alınan kararlar fiilen uygulanamadı. 1929’da başlayan ve kısa sürede Türkiye’yi de etkileyen Dünya Ekonomik Krizi ise bu kararları geçersiz kıldı ve devletçi, planlı bir ekonomik modelin benimsenmesine yol açtı (Kayıran & Saygın, 2019). Evet, koşullar, devletçilik denilen karma ekonomik modeli gerekli kılıyordu. Bunun Refik SAYDAM sağlık politikalarına yansıması şöyle oldu:
**
Mevzuat:
Yeni Cumhuriyet Osmanlının kanunlarıyla sağlık politikalarını yürütemezdi. Derhal kanunlar çıkarılmalı ve alt mevzuat teşkil etmeliydi. Refik SAYDAM Dönemi’nde çıkarılan ve günümüzde de yürürlükte olan iki Kanunumuz sağlık politikalarımız için temel niteliğindedir.
Önce 1928 yılında 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun çıkarıldı. Bu Kanunumuz ile tıp ve şubelerinin icrasının nasıl gerçekleştirileceği şekillenmiş oldu: Tabiplik ve diğer sağlık mesleklerinin icra şekilleri, ruhsatlandırma ve lisanslama süreçleri; Meslek etiği, mesleki sorumluluklar, disiplin cezaları ve yaptırımlar; Eğitim ve nitelik gereklilikleri (mezuniyet, staj, mesleki gelişim vb.); Kamu sağlığını ilgilendiren uygulamalar, tedavi standartları ve klinik........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden