Sohbet
Sohbet edebilmek bence bir sanattır. Karşılıklı saygı ve ilgiyi gerektirir. Hitap ettiğiniz kişi ya da kişilerin söz hakkını elinden almamaya, onlara da konuşma fırsatı vermeğe özen göstermek sizi daha dinlenilir kılar. Dinleyenler de konuşanı ilgi ile dinlemeli ya da en azından dinliyor taklidi yapmalıdır. Konuşmacı karşısındakileri ilgilendirmeyen konuları fazla uzatmazsa iyi olur. En ilgi çeken konu bile fazla uzatılırsa cazibesini yitirir. Konuşurken yapılan el hareketleri abartıya kaçarsa hem konuşmacı kendini anlatırken zorluk çekiyor ve el hareketlerinden medet umuyor izlemi yaratır, hem de karşısındakilerin dikkatini dağıtabilir. Sözcükler bir uyum içinde peş peşe gelmelidir, araya giren “ııım” gibi sesler sık olursa yine aynı sonucu doğurur. Konuşmacı rahat olduğunu hissettirmelidir. “Yani” ancak gerektiği zaman kullanılmalı, o zaman da konu fazla uzatılmamalıdır. Konuşanın ses tonu ve gerektiği kadar kullandığı vurgulamalar önemlidir. Konu fazla uzayıp dinleyenin içini bayıyorsa araya bir espri ya da konu ile ilgili bir anekdot katmak yararlı olur.
Dinleyici olarak katıldığım bir açık oturum epey uzamıştı, öğleden sonraya sarktığında ilk konuşmacı kuyudan su çeker gibi biteviye bir ses tonuyla konuştu durdu. Herkese rehavet çöktü; ikinci konuşmacı da aynı minval üzere konuşunca biz salondakiler uyumamak için gözlerimize kürdan koyduk. Neyse ki o zamanlar çakmaktan çok kürdan kullanılıyordu da herkesin yanında vardı. Derken rahmetli Uğur Mumcu’ya konuşma sırası geldi. Öylesine çarpıcı bir cümle ile başlangıç yaptı ki bütün salon hem cin kesildi hem de kendisini hararetle alkışlamaya başladık. İşte hitabet sanatının alkıma gelen en güzel........
© ngazete
visit website