Meşruiyet?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği Washington DC ziyaretini eleştirenlerin “cinnet hali” içerisinde olduğunu söyledi ve ekledi; “Amerika ziyaretimizi kötülemeye çalışmasının tek nedeni ziyaretin fevkaladenin fevkinde başarılı geçmiş olmasıdır.”
Gerçekten de taraflar inatla söz konusu görüşmenin iyi geçtiğini çeşitli biçimlerde ifade ediyor. Trump’ın Erdoğan’a arkası kesilmeyen sevgi ve saygı sözcükleri haricinde de iktidar medyası, görüşmeyi ve görüşmenin ilk çıktılarını edebi şekillerde övmenin kavgasına tutuşmuş vaziyette.
Konuyu daha sağlıklı değerlendirebilmek için görüşmenin gerçekleştiği haftaya geri dönelim. Görüşmeden birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Cumhuriyetçi Parti’ye yakın FOX News kanalının sabah programına bir röportaj verdi. Röportajın bir kısmında Erdoğan, Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşındaki çelişkili sözlerini hatırlatarak savaşın bitirilemediğini vurguladı ve Hamas’ı bir “direniş” örgütü olarak gördüğünü tekrarladı. Röportajın yayımlanmasının hemen ardından ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, programa bağlandı ve şu sözleri söyledi:
“Türkiye de dahil tüm ülkeler, dahil olmamız için (Gazze Sorunu) yalvarıyor. Bakın, bu insanlar dışarı çıkıp söylemek istediklerini söylüyorlar, ama günün sonunda bir şey yapılmasını istediklerinde Beyaz Saray’a gelmek istiyorlar. Başkan Erdoğan bu hafta başkanla (Donald Trump) görüşmek üzere Beyaz Saray’a geliyor. Hepsi Beyaz Saray’a geliyor, hepsi Başkan Trump’la konuşup bunu düzeltmesini istiyor. “
ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ise görüşme öncesinde gerçekleşen 2025 Concerdia Zirvesi’nde Türkiye-Amerika ilişkilerini yorumladı. Trump’ın kendisine, yıllardır aynı sorunların tekrarlanmasından bıktığını ve yeni bir atılım yapılması gerektiğini söylediğini belirten Barrack’a göre Trump, Türkiye-Amerika ilişkisindeki sorunları S-400 veya F-16 tartışmalarının ötesinde, bir çeşit “meşruiyet” problemi olarak görüyor.
Washington DC’deki 25 Eylül tarihli görüşmenin öncesindeki basın toplantısında Erdoğan’ı çeşitli şekillerde öven Trump bu övgü tümcelerinin arasına Türkiye’den taleplerini de sıkıştırdı; Rusya’dan enerji ithalatının sonlandırılması ve Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun açılması. Bir de tabii, bütün muhalif ve hatta Avrupa’daki sol kamuoyunu tartıştıran bir ifadede daha bulundu. Konuşmadaki sözcükler medyamız tarafından farklı şekillerde çevrildiği için Guardian gazetesindeki İngilizce transkripsiyonu alıntılıyorum.
“We’ve been friends for a long time (Uzun zamandır arkadaşız), actually, even for four years when I was in exile – unfairly (hatta ben dört sene boyunca ben haksızca sürgündeyken bile arkadaştık-2020 seçimlerindeki mağlubiyetinden sonraki dört seneyi kastediyor-), as it turns out. Rigged election.(Meğerse, hileli bir seçim sonucundaymış)” Erdoğan’ı işaret ederek “He knows about rigged elections better than anybody. (O hileli seçimleri herkesten daha iyi bilir)”
Peki, Donald Trump’ın bugüne kadar alışageldiğimiz mübalağalı ve spekülatif söylemleri dışında, ABD cephesi bizim taleplerimize yönelik herhangi somut bir adımda bulundu mu? CAATSA yaptırımları, F-35 programına tekrardan dahil edilmemiz veya F-16’ların modernizasyonu konusunda Trump’tan........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden