menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şaşırma yetimizi kaybederken

10 0
16.12.2025

İnsan alışarak yaşar. Vicdan ise alıştığında ölür.

Bir kötülük ilk kez yaşandığında insan irkilir.

İkinci kez yaşandığında susar.

Üçüncü kez yaşandığında alışır...

Dördüncüde ise “zaten böyle” demeye başlar.

Bugün yaşadığımız şey yalnızca kötülüğün artması değil. Kötülüğün alışkanlığa dönüşmesi… Gözümüzün önünde olan, bildirim gibi düşen, haber bültenlerinin sıradan başlıklarından biri hâline gelen bir kötülük bu. Şaşırtmıyor, durdurmuyor, yerinden kaldırmıyor. En tehlikeli hali de tam burada başlıyor...

Toplumlar kötülüğe birden teslim olmazlar. Adım adım, yavaş yavaş, fark ettirmeden gerçekleşir kötülüğe karşı gardını düşürme. Önce dil değişir... “Zulüm” denmez, “gerilim” denir. “Ölüm” denmez, “kayıp” denir. “Haksızlık” yerine “karmaşık süreç” denir. Kelimeler yumuşadıkça, gerçek flu görünmeye başlar. İstenen de budur. Zira dil, vicdanın aynasıdır. Dil bozulduğunda, vicdan da puslanır…

Bugün kötülük bağırarak gelmiyor. Gürültülü değil… Aksine oldukça sakin. Reklâm arasına sıkışmış, mizahın içine gizlenmiş durumda… “Herkesin fikri kendine” cümlesiyle paketlenmiş hâlde sunuluyor. Toplumsal reflekslerimizi felç eden bir sakinlik bu. Zira insan, alıştığı şeyle kavga etmez, edemez… Kavga etmeyelim, sorgulamayalım, sorgusuz sualsiz teslim olalım isteniyor. Sonuç olarak seyreden bir topluma dönüşüyoruz.

Görüyoruz ama müdahil değiliz. Biliyoruz ama sorumlu hissetmiyoruz.........

© Milli Gazete