Ve sair
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini ve kusurlarını araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın.” (Hucurat 12)
Pazartesi
“Ey yeşil sarıklı ulu hocalar, bunu bana öğretmediniz
Bu kesik dansa karşı bana bir şey öğretmediniz
Kadının üstün olduğu ama mutlu olmadığı
Günlere geldim bunu bana öğretmediniz
Hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
Ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
Bunu bana söylemediniz
İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler
Bunu bana öğretmediniz
Kardeşim İbrahim bana mermer putları
Nasıl devireceğimi öğretmişti
Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini
nasıl sileceğimi öğretmediniz”
(Sezai Karakoç - Hızırla kırk saat)
Gitmek
Önce noktaları koydum. Noktalar soluklanmam için bir fırsattı. Bütün gücümü toparlayıp yeniden başlayabilmeme imkân sağlıyor. Yol yürümek, hem çok zahmetli, bir o kadar da zor bir iş.
Neden çok sonra farkına vardım ki, aslında yol yürümek ile yol hakkında konuşmak arasında büyük bir fark var. İşte bu noktada geçmişin o belli belirsiz depolarında boğulup, hatıraların cenderesine girmektense yürüyüp yeni bir hikâyeye başlamak en makul görünen tercihti.
Ve biliyorum ki yol, tercihlerle şekilleniyor. İnsan ise tercihlerinden ibaret. Dadaloğlu’nun dizelerinde altını çizdiği gibi; “Arap atlar yakın eder ırağı/Yüce dağdan aşan yollar bizimdir.” Her ıraklık biraz daha yakınlaşmaktır. Her yol insanın biraz da kendisine varması içindir.
Giderken sordum, ‘bir insan neden gider ki?’ Uzun bir süre bir cevap bulamadım. Sonunda cevap kendiliğinden geldi; ‘kendine gelmek’ için gider. Her gidiş kendine dönüştür bir yerde.
Ya beklemek?
Salı
Beklemek
Bir çölün yağmuru beklemesi gibi bir şeydir beklemek. Tıpkı çölün sinesi kavrulsa da ne halini ne de yerini değiştirmeme halidir. Beklerken fırtınalara maruz kalırsın, gece-gündüz farkları oluşur ama aldırmazsın ve sadece beklersin. Yolcular vahalar görür ama çölün gözü hiçbir şey görmez. Bazen güler geçerler, bazen acırlar haline… Ama çölün tabiatı budur. Bekler. Bazen içi dışı........
© Milli Gazete
visit website