Manevi Hastalıklar
Müslüman ferdin maddi hastalıklardan daha ziyade manevi hastalıklara karşı tedbirli olması gerekir. Nitekim maddi hastalıklar en fazla kişiyi fenaya mahkum olan dünya yaşamından koparır. Ama manevi hastalıklar tedavi edilmediği takdirde maazallah kişinin ebedi ahiret hayatını perişan edebilir.
Manevi hastalıklar çeşitli olmakla beraber en tehlikeli olanları üç tanedir. Büyük velilerden Abdullah b. Alevî el-Haddâd (k.s) bu hastalıklara dair şöyle buyurmuştur: ‘’ Bil ki, kalbe ait günahlar uzuvların günahlarından çok daha kötü ve iğrençtir. Bir kalp, bu günahları terk edip onlardan kurtulmadıkça marifetullah ve muhabbetullaha nail olamaz. Bu günahların en kötüsü kibir, riya ve hasettir.’’[1] Bu hastalıkların tedavisi gerçekleşmeden müslüman ferdin hakiki anlamda İslam’ın tadına varması, onu içselleştirmesi mümkün değildir. Kibir Cenâb-ı Hakk’ın rububiyet sıfatına ortak koşmaktır. Kişinin acziyetini unutup kibirlenmesi asla doğru değildir. Nitekim, pis bir sudan yaratıldığını, pek yakında da aynı şekilde iğrenç bir kadavraya dönüşeceğini bilen bir kimseye kibirlenmek yakışmaz. Şeytanın küfre duçar olması, Allah Teala’nın huzurundan kovulması kibri sebebiyle olmuştur. Firavunun ordusuyla beraber yerle yeksan edilmesi kibri sebebiyle olmuştur. Karun’un yerin dibine geçirilmesi keza kibri sebebiyle olmuştur. Dolayısıyla kibir hastalığından kurtulmak için olanca çabayı göstermek lazımdır. Büyük veli Mirzâ Mazhar Cân-ı Cânân (k.s) kibir hakkında şöyle buyurmaktadır: ‘’ Bu yolda olanlar, çok amel........
© Milli Gazete
visit website