Özgür seçimlerin mahkûm…
Tarihi ve insanı şekillendiren olgunun savaşın ya da barışın yanında olmak veya yalnızca şahitlik etmek olduğunu inkâr edemeyecek kadar derin bir medeniyet tecrübesine sahibiz. Fakat bu durumumuz, yukarıda belirtilen üç kararın (savaş, barış, şahitlik) esareti altında olacağımızın bilincini taşıdığımızı göstermiyor. Üstelik bu esaretin bedenimizi mi yoksa ruhumuzu mu mahkûm edeceğine dair endişeler de özgürlük veya tutsaklık kararı vereceğimiz o önemli yol ayrımı da şimdilik bizi düşünmeye sevk etmiyor.
Kimileri savaşın, kimileri barışın orta yerinde hayat sürüyor. Savaşa mahkûm edilmiş coğrafyanın ortasında yaşayan çoğunluk, barışın orta yerinde güvende yaşayanların teminatı olurken; barışın ortasında güvende yaşayan azınlık ise savaşın orta yerinde yaşamaya çalışanların celladı oluyor. Bir diğer seçenek olan şahitlik, tanrısal bakış açısına sahip olmanın avantajıyla ve güçlünün yanında olmanın verdiği hazla bir kenarda duruyor.
Hangi seçeneğin sonucunu yaşadığımızı bilmesek de esaret altında olduğumuz ve bu esaretin, ruhen ya da bedenen yaşandığı fark etmeksizin seçimlerimizin bir sonucu olduğu muhakkak.
Savaş ve barış, yaygın fakat daraltılmış anlamıyla kullanılagelse de esasen........
© Milat
visit website