menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​Rejimler büstlerle ayakta…

17 0
14.11.2024

Heykeller ve büstler, yüzyıllardır gücün, kudretin ve liderliğin sembolü olarak kullanılmış; kimi zaman bir toplumu motive etmek, kimi zaman da bireylerin düşüncelerini ve zihinlerini biçimlendirmek için araç haline getirilmişti. Geçmişte var olan büyük uygarlıklarda “en büyük” olma arzusu, büyük boyutlu yapıtların yapılmasının ve uzun yüzyıllar ayakta kalmasının nedeniydi…

Roma’da imparator Tanrı'nın iradesini temsil ettiğinden, ölünce merasim meydanına heykeli dikilirdi. Yahudi ve Hristiyanlar bunu selamlamaktansa ölümü tercih etmişler, üçüncü asırdan itibaren Roma’nın Hristiyanlığı kabul etmesiyle insanlar bu eziyetten kurtulmuşlardı.

Rönesans döneminde, zamanın geçerli ideolojisi olan hümanizm dünyanın merkezine Tanrı'nın yerine insanı koymayı hedeflemiş, böylece Avrupa’da heykelin parlak çağı yaşanmıştı.

20. yüzyılın ilk yarısı ise bütün dünyada heykelcilik yüzyılı olmuştu. O dönem içinde, kurucu modeller, generaller, atanmışlar ve sözde seçilmiş liderler Avrupa’dan Asya’ya pek çok ülkede heykellerini dikerek varlıklarını ve görüşlerini halka bir nevi “kutsal” bir sembol olarak sunmuşlardı.

Heykel ve büstlerle oluşturulmaya çalışılan, masum sanatsal etkinliklerden ziyade halkın üzerinde güç ve baskı oluşturmak, zorbalığı ve dayatmayı bir tehdit gibi sürekli gözler önünde tutmaktı. Her bir heykel, yalnızca bir liderin simgesi değil, aynı zamanda bir ideolojinin, bir dönemin ya da bir değişim sürecinin de yansımasıydı.

Büst ve heykeller, dönemin ideolojik bir yansıması olduğu hâlde, Lenin, Mussolini, Hitler ve Franco gibi diktatörler heykellerini yaptırmamışlardı. Hitler sadece büst yaptırmış, Lenin’in heykeli ise ölümünden sonra Stalin........

© Milat


Get it on Google Play