Ruşen Çakır yazdı – 2025’in ardından: “Benim sürecim senin sürecini döver!”
2025 tek kelimeyle “berbat” bir yıldı. Ekonomide kayda değer bir iyileşmenin yaşanmadığı, yoksulun daha da yoksullaştığı, orta sınıfın alım gücünün hızla erdiği, siyasi iktidarın himayesindeki, Necmettin Erbakan’ın o unutulmaz tabiriyle “rantiyeci” sınıfın bile şikayet etmeye başladığı bir yıldı.
Siyasi açıdan aslında 2025’e biraz umutlu girmiştik: MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te DEM Partililerin elini sıkması, ardından Abdullah Öcalan’ın TBMM’de DEM parti grubunda konuşmasını önermesiyle birlikte başlayan yeni “süreç” kuşkulu da olsa bir “çözüm” beklentisini 2025’e taşımıştı.
Nitekim 27 Şubat 2025’te kalabalık bir DEM Parti grubu tarafından okunan Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” tıkalı birçok kanalı açmaya adaydı. Metnin sonundaki “Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” sözleri yepyeni bir dönemin başlangıcı anlamına geliyordu.
Öcalan’ın “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır” sözleriyse tartışmayı bambaşka ve kuşkusuz çözüm ihtimalini yükselten bir aşamaya taşıyordu.
Fakat merak ve umutla karışık heyecanla önü açılan “yeni sürecin” karşısına 20 gün sonra çok ciddi bir engel çıktı, daha doğrusu çıkarıldı: 19 Mart’ın erken saatlerinde Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere çok sayıda........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar