Cevat Düşün yazdı – Kürt sanatı ve evrenselleşme: Dengbej kadınlar ve Aynur Doğan
Sanat, bir toplumun ruhudur; geçmişle gelecek arasında bazen görünür olan ve bazen görünmez olan bir köprüdür. Bir halk, sanatını kaybederse kalbini de ruhunu da kaybeder; çünkü sanat, varoluşun hafızasıdır. Yani bir toplumun tarihidir. O, hem acının estetiği hem umudun tohumudur. Bir toplum, sanatla nefes alır; sesini, rengini, inancını onunla yeniden kurar. Ve en çok da kadının sesiyle anlam bulur. Bu nefes, çünkü evrenin şuuru, o seste hayat bulur.
Bir halk vardır…
Sesi bastırılmış, dili yasaklanmış ama yine de sözünü sanata dönüştürmekten vazgeçmemiştir. Çünkü o halkın kadınları, sözü bir ekmek gibi yoğurmuş, sesi bir su gibi taşımışlardır. Kürt sanatının evrensel sanatla buluşma hikâyesi, işte o kadınların nefesiyle başlar. Sûsika Simo — dünyada sahneye çıkan ilk Kürt kadını, ilk dengbêj, ilk öncü sestir. Kafkasya ve Avrupa’da sahneye çıktığında yalnızca bir türkü söylemedi; kadınlığın ve halklığın suskun tarihine bir pencere açtı. O pencereden içeri, dünyanın bütün dillerinde anlaşılabilen bir zarafet, bir hüzün ve bir bilgelik girdi. Her halk kendi ezgisini söyler ama bazı sesler vardır ki, insanlığın ortak kalbine dokunur. Kürt kadının sesi tam da böyledir. Sûsika Simo, Meryem Xan’ın, Ayşe Şan’ın, Aslika Qadir’in ve Aynur Doğan’ın sesleri, bir milletin sınırlarını aşar; özlemi, hasreti, direnişi evrensel bir duygunun diline çevirir. Ayşe Şan, bir annenin yitirdiği evladın ardından dünyayı susturacak kadar derin bir ağıt yakarken, aynı anda bir sanatçının özgürlük bilincini taşır. O, sesiyle yas tutarken bile güzelliği savunmanın bir biçimini yaratır. Meryem Xan’ın sesi, sürgün yollarını bir vatan gibi kılan kadınların dayanıklılığını taşır. O ses, ne acıyı büyütür ne de umudu küçültür — sadece varlığın sessiz ısrarını söyler. Aslika Qadir’in tınısında ise Kürt müziği dağdan kente iner, gelenek modernlikle el sıkışır. Onun sesi, köklü bir kültürün geleceğe dönük yüzüdür: Kadın, hem geçmişin hafızasıdır hem de geleceğin sesidir.
O, bir ses olmaktan çok bir bilinçtir. Kürtçenin yasaklandığı topraklarda melodiyi bir dil gibi konuşturmuş, sesiyle insanın en derin özlemini evrensel bir yankıya dönüştürmüştür. Onun şarkılarında kimlik bir yük değil, bir zarafetin biçimidir. Kürt sanatının özü, acıyla güzelliği birbirine yaslayan bir bilgeliktedir. Kadın sanatçılar, acıyı bir melankolik süs değil, bir anlam taşıyıcısı hâline getirir. Bir stran dinlersin — gözün dolar ama kalbin genişler; çünkü o müzik, yıkıntının içinde bile yaşamı korumayı bilir. Kadın, sesiyle sadece direnişi değil, sevgiyi de anlatır. Bir sevgiliye söylenen türkünün derininde bir halkın umudu gizlidir. Bir ağıtta bile yaşama dair bir anlam kıvılcımı vardır. Bu, Kürt kadının estetik sezgisidir: acıdan ışık üretmek, sessizliği bir sanat........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden