menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Müziğin Tarihçesi

8 0
07.11.2025

Müziğin Üç Büyük Tekamül Safhası

I. Müziğin tarihteki en eski devirlerinden milâdın takriben dokuzuncu asrına kadar bütün medeniyetlerde tek sesli müzik mevcut olmuştur: Melodi müziği

II. Takriben dokuzuncu asırdan itibaren Batı Avrupa'da iki sesli müzik yeniliği başlayıp, XVI. asırda ses polifonisi altın çağını idrâk etmiş, saz müziği ikinci planda 3 kalmıştır (ikinci plana düşmüştür).

III. Onaltıncı asırda Rönesansın ışığı altında saz müziği uyanmaya başladı. "Opera" doğdu ve "Süit" hareketi baş gösterdi.

IV. Vokal ve enstrumantal klasik mektepler, onsekizinci asrın ortalarına kadar iyice geliştiler. Kilise korosu, opera ve enstrümantal müzik üç ayrı kol teşkil ettiler.

Milattan Önceki Asırların Üç Büyük Kültür Bölgesi

Müziğin menşei beşeriyet kadar eskidir. Nerede, nasıl ve ne zaman doğduğu belli değildir. İnsan kulağı ve hançeresi fevkalade imkânlara sahip alıcı ve verici ses organları olduğu için, ses müziği insanın kendisi kadar eskidir. İnsan zekâsı bununla yetinmeyerek pek erkenden ayrıca çeşitli sazlar icadına da başlamış, parmak maharetini onları kullanmaya hasredebilmiştir. Notayı icat ederek gözlerini de müzik organı haline koymuştur. İnsan şarkısında ses ile söz daima elbirliği halinde çalışmıştır. Bütün bu icat ve elbirliklerinin kesin menşeleri meçhuldür.

Müzik tarihinde "çok ileri icatların menşelerinden söz açabilmek" ancak mümkün olabilmektedir. Mesela, yayla çalınan aletlerin başlangıcı, tuşlu sazların doğuşu, armoninin zuhuru gibi... Bu gibi menşelerin tayininde bile çoğu zaman tahminlere dayanılarak konuşulabilmektedir. Daha doğrusu müzik tarihi nispeten "yeni" ilimlerden sayılıp, uzak çağlar hakkındaki problemlerinin çoğu henüz karanlıktır.

Müzik her ülkede hem son derecede uzun ömürlü olmuş, hem de fevkalade yayılma istidadı göstermiştir. Bu sebepten muhtelif müziklerin birbirleri üzerindeki tesirleri de daima canlı ve devamlı olmuştur. Müzik, cemiyetin her tabakasında rol oynamıştır. Yaş ve kültür haddi tanımadan her köşede girginlikle faaliyette kalmıştır; orduda, ayinde, okulda, sarayda, köyde, törenlerin her çeşidinde yer alarak türlü seviyeleri mevcut olmuştur.

Bu bilgilere göre müzik tarihinin konusu[nun] pek geniş olmak[olması] gerekir. Müzik tarihi, bir taraftan türlü çağ ve seviyelerden olarak karşımıza çıkacak musikileri mukayeseli bir gözle inceler, bir taraftan da yenice devirlerin eserlerini, onların yaratıcılarını ve vasıtalarını asırlara göre dikkate 6 alır; ekolleri, üslupları ve karşılıklı tesirleri buluşturur.

Müzik tarihinin esas itibarıyla milattan önceki medeniyetlere bağlı "tek seslilik" seviyesini (ve o seviyenin milattan sonra da yaşayabilmiş olan kollarını) üç kültür bölgesi halinde dikkate almak mümkündür:

1) Uzak Doğu müzik kültürü;

2) Yakın Doğu müzik kültürü;

3) Yunan-Roma müzik kültürü.

"Uzak Doğu" dediğimiz zaman Çin ülkesi gibi İç Asya memleketlerini anlıyoruz. "Yakın Doğu'dan maksat Mezopotamya, Mısır, İran, Eti (Hitit) medeniyetlerinin musikileridir. Yunan-Roma müzik kültürü de Avrupa müziğinin ana kaynağı olmuştur, Asya'yı Avrupa'ya bağlamıştır.

Türlü göçler ve istilalar neticesinde bu üç kültürün zaman zaman birbirleri üzerinde karşılıklı etkileri olduğu türlü izlerden anlaşılıyor. Mesela, Sümer müziği hem Asya'ya, hem de batıya doğru tesir etmiş, Eski Yunan müziği Büyük İskender'in Asya seferi asrında kısmen oralara nüfuz edebilmiş, Mısır müziği Eski Yunan müziğine müessir olmuş, Hristiyanlık doğup yayılırken Suriye müziği batıya kol atmış, ve nihayet Türklerin batıya yönelişinde de Orta Asya müziği Anadolu'ya yeniden geçmiştir. Orta Çağ'da Arapların İspanya'ya geçişi, ve daha önceleri Hunların³, (ve sonra Altın Ordunun) yukardan Avrupa'ya geçişleri ayrıca batının Asya tesirinde kalmalarını mümkün kılmıştır. Bu gibi gidip gelişlerde müziğin yayılma gücü türlü dillerin tesirlerinden muhakkak surette daha kuvvetli olmuştur.

Üç Kültür Bölgesinin Hususiyetleri

Uzak Doğu müzik kültürünün kıdemini yazılı kaynaklar milattan yüzlerce sene evvellere kadar çıkarıyorlarsa da, başlangıçlara dair olan bilgiler (efsaneler ve rivayetler halinde kayıtlı bulunduğu için) karanlıktır. Oralarda taş üzerine resim yapmak milattan........

© Manisa Meydan Gazetesi