menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sayın Mehmet Vehbi Dinçerler’e Açık Mektup

5 4
18.07.2024

Sayın Bakanım, bu mektubu size nasıl ulaştıracağımı bilmeden yazıyorum. Size ulaştıramazsam birkaç dostuma okur, sizi de hayırla anarız diye düşündüm, lütfen fakir-i pür taksiri kınamayın. İşin aslı yazacaklarıma bahane arıyordum. İçimi dökmek istiyordum. Siz zannımca bu meramıma hayırlı bir vesile oldunuz.

Birileri çıkıp ta ‘kardeşim kırk yıl önceki bir bakana mektup yazmak da nereden çıktı, yazacaksan görevli bakana yazsaydın ya’ diyebilir. Haksız da sayılmaz hani. Bakana mı yazsam, bakanı atayan Başkan’a mı yazsam diye de düşünmedim değil. Niye mi vazgeçtim? Korktum açıkçası, yanlış anlaşılmaktan. Karşıt ilan edilmekten ve art niyetli sanılmaktan korktum. Neyse ben size yazıyorum işte, bir şey yapasınız diye değil. Okumanız bile benim için kifayet eder. Cevap yazmanızı da beklemiyorum.

Müsaadenizle başlıyayım. Ne kadar nasipli bir adammışım ki sizin bakanlığınıza denk düşen 1985 yılının Mart ayında güzel bir Cuma günü, Adana’nın güzel bir ilçesinde, Ceyhan’da öğretmenliğe başladım. Tabi o zamanlar nasipli olduğumu bilecek bir mukayese imkânım yoktu. Bunu şimdi daha iyi idrak edebiliyorum.

Sizden önceki bazı bakanları da duymuştum; İyi duyduğum tek bakan, ülkesini seven, tanıyan bilen, hemen herkesin muhabbeti olan, sevimli, latif, kibar, mütevazı, makamının hakkını veren “Celaleddin Ökten’in talebesi” diye maruf olan, İmam Hatip Liselerinin açılmasında üstün gayretleriyle bilinen bakan; Tevfik İleri. (1950-53 ve 1957-59) Onun yeri bir başka tabi.

Kötü duyduklarımın ismini zikretmek sohbetimize halel getirebilir endişesiyle isimlerini anmayacağım. Maharetleri, dört ayda ideolojik öğretmen yetiştirmekten öteye geçmeyen, öğretmenleri siyasal görüşlerine malzeme yapanları da öylesine duydum geçtim.

Neredeyse kırk yıl sonrasından döneminize bakınca sizi çok daha iyi anlıyor ve takdir ediyorum.

12 Eylül ihtilalinin dumanları henüz başımızda tüterken, Ülkeyi dolaşarak İslam karşıtı söylemlerle nutuk atan bir general cumhurbaşkanı iken, selamı bile yasaklayan başka bir generalden bakanlık görevini devralmış biri olarak sizin o gün yaptığınız, yapmaya çalıştığınız, kim bilir yapmak isteyip te yapamadıklarınız ne kadar anlamlıydı.

O günlerde “İslam” isimli bir dergi çıkıyordu. Neredeyse” İslam” demenin suç olduğu o günlerde bu isimde bir dergi çıkartmak ta ayrı bir cesaret işiydi. Elimde o dergiyle okula gidince kimileri nefretinden hayrete düştü, kimileri korkusundan. Bana dostça yaklaşıp ‘aman Yıldırım bey ne yapıyorsun! Bu dergiyi okula getirmen doğru mu, başına iş açmayasın?” diyordu. “Elimdeki dergi Milli Eğitim Bakanlığı’nın Tebliğler Dergisi’nde tavsiye ettiği dergilerden........

© Maarifin Sesi


Get it on Google Play