menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sözde tarihi filmler beni hasta ediyor...

66 17
29.09.2024

1960-1970 yılları arasında sinemaya o kadar meraklıydım ki...

O dönemde çekilen siyah-beyaz Yeşilçam filmlerinin hepsini izlemiş olabilirim...

O 10 yıl, Türk sinemasının önemli bir dönüm noktası olarak kabul ediyorum...

Bu on yıl içerisinde, sinema sektörü hem üretim hem de içerik açısından büyük değişimlere tanıklık etti...

Toplumsal ve politik olayların bu dönemde, sinemanın biçim ve içeriği üzerinde belirleyici bir rol oynadığı kanaatindeyim...

Neden?..

Kısaca anlatmam gerekirse:

1960’lar (1961 anayasasının da kabulüyle), Türkiye’nin toplumsal yapısında önemli değişimlerin yaşandığı bir dönem...

Bu dönemde Türkiye:

Siyasi çatışmalar...

Ekonomik sıkıntılar ve...

Sosyal değişimlerle sarsıldı...

Bu durum, sinema sektörüne de yansıdı...

Filmlerde, toplumsal konulara ve insan ilişkilerine dair yeni yaklaşımlar ortaya çıktı...

Yeşilçam, düşük bütçeli ama yüksek izleyici potansiyeline sahip filmler üretmeye bu dönemde başladı...

Bu filmlerde:

Melodram, komedi ve dram gibi türler ön plâna çıktı...

Metin Erksan, Ö. Lütfü Akad, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ gibi usta yönetmenler (O dönemde “rejisör” deniliyordu) bütün teknik ve maddi imkânsızlıklara rağmen:

Eli ayağı düzgün filmler yaptılar...

Yeşilçam dönemi sinemasının en belirgin özelliklerinden biri elbette:

Aşk ve dram temalarının sıkça işlenmesiydi...

Filmlerde genellikle iki ana karakterin yaşadığı aşk hikâyeleri üzerinden toplumsal sorunlara ve...

İnsan ilişkilerine dair derinlemesine incelemeler yapılırdı...

Bu dönemde kadın karakterler, genellikle fedakâr, güçlü ve geleneksel kadın figürleri olarak karşımıza çıkardı...

Ancak...

Bazı filmler, kadınların toplumsal hayattaki yerini sorgulayan ve feminist bir bakış açısı geliştiren yapımlar olarak dikkat çekmekteydi...

Susuz Yaz (Metin Erksan), Vesikalı Yarim (Ö. Lütfü Akad), Ağaçlar Ayakta Ölür (Atıf Yılmaz), Kırık Hayatlar (Halit Refiğ) gibi filmler, o dönemin filmleridir...

Sözümün özü canlarım...

1960-1970 yılları arasında Türk sineması, bugünkü teknik ve ekonomik imkanların yüzde birine bile sahip değildi ama:

Toplumsal değişimlere...

Siyasi olaylara ve...

Kültürel dönüşümlere cevap veren dinamik bir süreç yaşamıştı...

O dönemde üretilen filmler, sadece sinema sanatını değil...

Aynı zamanda toplumun sosyal ve kültürel yapısını da yansıtan önemli belgeler halinde arşivlere girdi...

Sinema emekçilerinin en verimli çağını yaşadıkları...

En çok izleyiciye (İlle de popüler TV kanallarıyla) ulaştıkları bu dönemde:

Toplumun sosyal ve kültürel yapısını yansıtmaktan çok uzak filmler çekiliyor...

Hele yok mu o sözde tarihi filmler...

Reklâmları bile ne yazık ki:

Beni hasta........

© Korkusuz


Get it on Google Play